Page 214 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 214
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 105
4. ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.11: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Evrenin Sırları 25 dk.
Amacı Dünyaya barış ve sevginin hâkim olmasının önemini ve bu konuda bireylerin üzerine düşenleri kavrayabilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Gün Olur Asra Bedel
(…)
Şimdi asıl konuya gelelim: Bu olay nasıl meydana geldi:
Bir gün sırf merak güdüsü ile, sürekli ve düzenli radyo dalgalarının geldiği noktaya cevap sinyali gön-
dermeye karar verdik. Bir mucize oldu! Sinyalimizi hemen aldılar. Hem yakalamış, hem de anlamış-
lardı! Alıcımız, her zamanki radyo sinyalini bu defa çift olarak aldı, sonra bir üçüncüsü daha geldi.
Bu üçlü sinyal, selam sinyalleriydi. Evrenden gelen eş-zamanlı selam sinyalleri, galaksimiz dışından,
akıl almaz bir uzaklıkta, kendilerine benzeyen akıllı varlıkların bulunduğunu ve bunlarla ilişki kurul-
duğunu müjdeleyen zafer marşlarıydı sanki. Bu bizim, uzay biyolojisi kavrayışımızda, uzay ve zaman,
mekân ve uzaklık anlayışımızda bir devrim idi. Demek ki biz, uzayın akla sığmaz sonsuz boşluklarında
yalnız değildik! Evrende, dünyadaki insanlardan başka akıllı ve ruh taşıyan yaratıklar da vardı!
Keşfimizin gerçekliğini doğrulamak için başka bir mesaj daha gönderdik onlara. Bununla, tâ yaradı-
lıştan bugüne hayat beşiğimiz olan yerkürenin yapısı ile ilgili formülü bildirdik. Ve cevap olarak, on-
ların gezegeninin kütle yapısını gösteren formülü aldık. Bunu çözünce, gezegenlerinin bizim gezegene
benzediğini anladık. Fakat onların gezegeni oldukça daha büyüktü ve dolayısıyla da daha kuvvetliydi.
Dünya dışındaki akıllı yaratıklarla ilk ilişkimiz ve bilgi alışverişimiz işte böyle oldu.
Dünya dışında, başka bir gezegende yaşayan bu akıllı yaratıklar, ilişkileri arttırmak, geliştirmek için
çok istekliydiler. Onların çabaları sayesinde, karşılıklı olarak bilgilerimizi arttırdık. Böylece onların
ışık hızıyla hareket eden bir uzay araçları olduğunu da öğrendik. Bütün bu bilgi alışverişini başlangıçta
matematik ve kimya formülleri ile yapıyorduk. Sonra bize konuşma dilleri olduğunu da bildirdiler.
Dünyalılar kendi gezegenlerinin yerçekiminden kurtulup uzaya açıldıkları ve uzayda uzun süre kalma-
ya başladıkları zamandan beri, astronomik-dinleyici dedikleri ve çok uzaklardaki sesleri zapt eden çok
güçlü bir aygıtla bizim konuşmalarımızı dinlemişler. Uzay ve dünya arasında kurulan konuşma bağ-
lantılarını zapt etmiş, karşılaştırma ve analiz yoluyla, kelimelerin ve cümlelerin anlamını öğrenmişler.
Bizimle İngilizce ve Rusça konuşarak anlaşmaya çalıştıkları zaman söylediklerine daha çok inandık.
Bu bizim için akıl almaz bir olay, bir gerçek idi.
Şimdi işin özüne dönelim: Biz, dünya dışı bir uygarlığa sahip o gezegene gitmeye karar verdik. Geze-
genlerinin adı Orman-Göğsü idi. Yaptığımız konuşmalara göre, gezegenlerinin adı aşağı yukarı bu an-
lama geliyordu. Fikir onlardan geldi, Orman-Göğüslüler bizi kendileri davet ettiler. Biz de düşünüp ta-
şındıktan sonra daveti kabul ettik. Işık hızıyla giden uzay araçlarının bizim uzay istasyonumuza 26-27
saatte varabileceğini bildirdiler. Dönmek istediğimiz zaman aynı süre içinde istasyona getireceklerine
dair güvence de verdiler. Kenetlenme konusunda kaygılandığımızı anlayınca bunun bir mesele olma-
dığını, çünkü uzay araçlarının herhangi bir cisimle, yapısı ve şekli nasıl olursa olsun, kolayca birleşip
kenetlenebileceğini bildirdiler. Herhalde araçlarının elektromanyetik kenetlenme özelliği vardı. Bunun
üzerine biz, onların gemisinin, bizim uzaya çıkış kapısına yanaşmasının uygun olacağını, bu şekilde
onların aracına daha kolay geçebileceğimizi düşündük. Her şey uz giderse, dönebilirsek, istasyona
geçişimiz de aynı yoldan olacaktı.
İşte şimdi biz, Parite istasyonuna böyle bir mesaj bırakıyoruz. Bu bir çeşit açıklama, bir açık mektup,
bir dilekçedir. Ama konumuzda asıl mesele bu değil. Biz, ne yaptığımızın, ne kadar ağır bir sorumlu-
luk yüklendiğimizin bilincindeyiz. Biz, insanlığa tasavvur edilemeyecek kadar büyük bir hizmet etme
şansı bulduğumuza, talihin bize böyle eşsiz bir fırsat verdiğine de inanıyor, bunun önemini anlamış
bulunuyoruz.
(…)
Cengiz Aytmatov
213