Page 320 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 320

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12          158

             6.ÜNİTE> Deneme    Kazanım A.4.7. Metnin üslup özelliklerini belirler.
             Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becersi  Alan Becerileri: Okuma Becerisi

             Etkinlik İsmi                        Ödülden Üsluba                                      25 dk.
             Amacı      Metinde yazara/metne özgü dil  ve anlatım özelliklerini belirleyebilme.            Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyup soruları metne göre cevaplandırınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                   Sanatın Ödülü
              (…)
              Ödül, sözlüklerde, bir çabanın, iyi, özgün bir çabanın karşılığı olarak verilen armağan ya da yapılan bir
              iyilik, diye tanımlanıyor. Osmanlıca’da karşılığı ‘mükâfat’ olarak gösterilen ödül, özel olarak, hasmını
              yenen pehlivana verilen para, koç, inek, at gibi şeyleri alıyor kapsamına. Demek, ödül, sevindirici, özen-
              dirici bir şeydir, sevindirip daha üstün çabalara özendirici bir şey.

              Bir sanatçıyı sevindiren, daha iyi çabalara yönelten, daha iyiye, daha yetkine özendiren şey ne olabilir, orta-
              ya çıkardığı yapıtının, herkesten önce kendine, evet, kendine verdiği ruhsal bir doyumdan, hazdan başka?
              “Şekerkamışı yiyen kimse ödül ister mi?” diyor Güney Hindistan kaynaklı bir atasözü. Şekerkamışı,
              özünde bir ödüldür, tıpkı bir sanatçının, diyelim bir ressamın fırçasından çıkan güzel bir resim gibi.
              Bir sanatçının yapıp kotardığı bir yapıt, gönlüne göreyse, başlı başına bir ödül değil mi, kendi kendine
              verdiği? Bu yapıt, hele, beğenisine güvendiği, sayısı bir ikiyi aşmasa da, dostlarının candan yürekten
              alkışlarıyla karşılanırsa, daha bir değer kazanır, ödüllenmiş olur.

              Sayılı ressamlarımızdan Nuri İyem, bakın ne diyor, aynı doğrultuda: “Resim yapmak, bende ruhsal di-
              yebileceğim bir doyum yaratmaktadır."
              (…)

              Gerçek sanatın tanımı bu sözlerde özetini buluyor bence: Yaşama bir anlam vermek, onu saygı ve sev-
              giyle bezemek. Her büyük sanatçı, doğal dürtüden kaynaklanan bir atılım, bir uğraşım sevincini, yapıtı-
              nın yaratış aşamalarında içine sindire sindire duyar. Hatta, kimi sanatçıda bu sevinç yapıt bittikten sonra
              da yaşar bütün canlılığıyla, öyle ki, yapıtı karşısında duyduğu sevinci, hadi adını koyalım, ‘ödül sevinci’
              sürüp gider. Siz hiç, yaptığı resmi elinden çıkarmamak için sergilemeyen ressama rastladınız mı? Ben
              rastladım, hem de usta bir iki ressama.
              (…)
              Ödül, genel anlamda bir yarışma sonucu varılan bir değerlendirmedir. Nesnel açıdan böyledir bu. Ya
              öznel açıdan? Birinci durumda, sanatçı başka sanatçılarla yarışır. İkincisindeyse, kendi kendisiyle yarış-
              ma halindedir, kendini aşma, daha güzele varma yolunda bir yarışma halinde. Bence bu son durumda
              alınan ödüldür asıl sanatçının başını göklere erdiren.
              Ama, bu demek değildir ki, sanatçı, sanatseverlere, sanatsever halka açılmadığı ölçüde kendini ödüllen-
              dirmiş olur. Hayır. Her sanatçı, yaşama yeni anlamlar kazandıran, S. Eyüboğlu’nun deyişiyle, “kendini
              değiştirmiş, insanları değiştirmeye, içlerine mavilikler salmaya adamış,”
              (…)
              Elbette ki, halkın beğenisiy le ödüllenmek ister. İnsanların içine mavilikler salmanın başka yolu yoktur.
              (…)
              Önemli olan, bir ödülün (yüklü bir para dışında) insana, yani sanatçıya neler kattığı ve ondan neler alıp
              götürdüğüdür. İsmail Tunalı’nın dediği gibi, “ödül kazanmış, hatta Nobel ödülü kazanmış kimi yapıtla-
              rın, ödül kazandıktan kısa bir süre sonra unutulması olgusu” yabana atılır gibi değil.






                                                                                                   319
   315   316   317   318   319   320   321   322   323   324   325