Page 44 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 44
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 20
1.ÜNİTE> Giriş Kazanım A.4.11: Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Toplum ve Devrik Cümle 20 dk.
Fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların; siyasi ve toplumsal değişimlerin yazı ve konuşma Bireysel
Amacı
diline etkilerini değerlendirebilme.
Yönerge Aşağıdaki metinleri okuyunuz. Metinlerden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metinler, asıllarına sadık kalınarak alınmıştır.)
1. Metin
Dilde Millî Olması Gereken Unsurlar
Her dilde “mutlakâ millî olması gereken” iki temel unsur vardır. Biri, o dilin “sesi”dir. Milletler, hem
kendi kelimelerini hem başka dillerden aldıklarını, kendi dillerinin mûsikîsine uydurarak kullanır-
lar. Böyle millî bir dil mûsikîsi içinde kullanılan kelimeler, kökleri ister millî ister yabancı olsun,
mutlakâ millî kelimelerdir.
Meselâ Türk milleti, Acem dilindeki “câme-şûy” kelimesini almış, “çamaşır” demiş; “gûşe” kelimesini
almış, “köşe” demiş; “şüban” kelimesini almış, “çoban” demiş; “Çehâr-şenbih”e “Çarşamba”, “penc-
şenbih”e “Perşembe” demiş; hatta çehâr-şenbih’den”, … “çarşamba pazarı”, “çarşambanın gelişi”, “do-
kuz ayın son çarşambası” gibi deyimler yaratmıştır.
Yine Türk milleti Arapça’dan “hevâ” kelimesini almış, “hava” demiş; böylelikle kelimeye daha ferah
ve engin bir ses ve mânâ vermiştir. Acem’in “âteş” kelimesine, Türk’ün “ateş” deyişi de böyledir. Yine
Türk Fârîsî’ye Yunanca’dan geçme “külbe” kelimesine “kulübe” demiş, Bizanslılardan aldığı, “Aya-Ni-
kola”ya, “İnegöl”, “Adriyanopolis”e “Edirne” demiştir.
Çamaşır, köşe, çoban, Çarşamba, Perşembe, hava, ateş, kulübe, İnegöl, Edirne kelimeleri Türkçe’dir.
Çünkü bu kelimelere bu sesi, Türk milleti vermiştir. (…)
Yine bir dilin millî olması ve millî kalması için, mutlakâ millî olması ve millî kalması gereken mühim
bir unsur da o dilin mîmârîsi, gramer kâideleri ve cümle yapılarıdır.
Türkçe’nin geçen asırlarında bâzı zarûrî sebeplerle başvurulan ve yaşatılan Arap ve Fars dili kâidele-
riyle, bu dillere âit terkipleri Türkçe’den uzaklaştırmak yerinde olmuştur.
Meselâ “mektepler” demek dururken, Arapça cemi kâidesine uyarak “mekâtib” demek; “asker mek-
tepleri” demek dururken “mekâtib-i askeriyye” demek, Türkçe’nin istiklâline aykırıdır.
“Tıpkı bunun gibi”, belki bütün dünyâda en sağlam ve mantıklı cümle yapısına sâhip olan Türkçe’nin,
kendi tabiî cümlesini bozup, onun yerine, “devrik cümle, ters cümle” şekilleri koymak da Türkçe’ye
ihânettir. (…)
Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları
2. Metin
Devrik Tümce
Diyorum ki: Türk ulusunun konuşma dilinde devrik tümceler vardır, demek ki bizde devrik tümce
kullanmak dilimizin özüne aykırı bir özenti değildir, Türkçede devrik tümce olduğu dilbilgisinde
de gösterilmelidir. Bu bir. İkincisi: Türkçenin devrik tümceler kullanabileceğini şiirimiz de çok iyi
gösteriyor. Türkçe devrik tümceyi kaldırmasaydı divan şairlerimizin yazdıkları da, saz şairlerimizin
yazdıkları da bize aykırı gelir, güç anlaşılırdı. Oysaki değildir öyle. Türkçede ismin yedi hali olması
devrik tümceyi kolaylaştırıyor, yazarlarımız bu kolaylıktan niçin asılanmasınlar? (…)
Nurullah Ataç, Dergilerde
Kelime Dağarcığı
asılanmak: Faydalanmak, yararlanmak. cemi: Çoğul. terkip: Tamlama.
43