Page 94 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 94
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 45
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.10: Metnin üslup özelliklerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Hikâyenin Tarzı 25 dk.
Amacı Örnek metinlerde dil ve anlatım özelliklerini belirleyebilme. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Taş İskele Üzerinde Ayaklar, ve...
Hafif bir eğimle yokuşlaşıyor yol, öyle yokuşçacık, aşağılara doğru uzayıp gidiyor. Yukarıdan bakan
göz, yolun dibinde, güneşin ısıttığı ışıl ışıl denizi görüyor en uçtan öte. Yolun iki yanında insana ben-
zeyen ağaçlar var. İki sıralı güngörmüş insanağaçlar, bir iki de ev var. Evler birbirine surat asıyor, araları
da açık. Denizin görüne görüne işte şöyle bir parçacığı görünüyor. Yolun genişliği denizin görünen
parçasına. Bu denklem hiç bozulmuyor. Yol gidip gidip denizin kıyısında apışıp kaldı mı, oradan öte,
birkaç metrelik Taş İskele çıkıyor denize doğru.
(...)
Uzun bir süre, üzerinde yatıp kalkıyor, yavaş yavaş yorgun düşüp, dinginleşip, gerileyip, yeniden atıla-
rak öyle hani, ileri, o deniz... Ardından yine yaz denizi doyumlu ve yaz deniziyle birlikte, Osman Da-
yı’nın o kocaman, ıslak, yarık ayakları. İlk görünen, Osman Dayı ayakları, ama ardından, ilkyaz günleri
geçip de havalar ısındı mı, öteki ayaklar da beliriyor Taş İskele üzerinde. Yıldan yıla artıyor sayısı ayak-
ların. Küçük çocuk ayakları, koca erkek ayakları, ayak ayak ardında, bir sürü, dolanıp duruyorlar Taş
İskele üzerinde. Ve bütün bu her türden ayağın arasında, yine Osman Dayı’nın, oranın gediklisi, tuzlu,
çatlak ayakları, kocaman...
Hele pazar günleri yok mu pazar, var ya hani, işte o pazar günleri bir geldi mi, Taş İskele işlek bir kun-
dura dükkânından farksız oluyor. İskelede görünerek yitiyor, yerlerini başka ayaklara bırakıp, durma-
dan yenileniyorlar birbirinin ardından. Yalnız Osman Dayı’nın iri, tuzlu, çıplak ayakları hep orada ka-
lıyor, Taş İskele’nin sağlı sollu iki yanına yanaşmış kayıkları arasında gidip geliyor, didinip duruyorlar.
Pazar günleri parayı hiç esirgemez günlerdir, para akıyor kentten bu yana doğru köye. Osman Dayı’nın
işi iyi gidiyor, köy insanlarla dolup taştıkça.
(...)
Temel Reis uzun boylu, güneş yakmış derisi kayışlaşmış, kolunda, bacağında uzun damarlarla sinirler
dolaşıyor, yaşlı bir adamsa da dimdik, iğri burnu kocaman. Gözleri görünmüyor, yuvalara çekilmiş sır
vermiyor, avurtları büyük bir çöküntüden kalma avurtlar, hiç gülmemiş bir adam. Kızılderili şefleri
vardır hani filmlerde, onların gülmemesi gibi gülmüyor. Sımsıkı kapalı bir adam, çevresine kapalı.
Şimdi durmuş da işte şöyle, bakışı görünmeyen derindeki gözlerini Osman Dayı’nın yorgun akçıl göz-
lerine dikmiş, kendince bir bakıyor. Bakması bakmak değil. Yırtıcı kuş. Atladı atlayacak yaban kedisi.
Pusu kurar hani yaşlı, gün görmüş kara panter. İleri fırlamış iğri burun akındaki ağız hiç açılmazmış
gibi, sımsıkı, dudaklar, içeri dönüp yok olurmuş gibi ince. Bir süre bakıyor hiç konuşmadan, elini
ensesine, burnuna götürüyor, kaşıyor burnunu şöyle. Taş İskele üzerinde, önce sağa, sonra dönüp sola
yürüyor, Osman Dayı’nın kayıklarını gözden geçiriyor, dönüp geliyor gene, Osman Dayı’nın yanında
duruyor.
Zeyyat Selimoğlu
Kelime Dağarcığı
avurt: Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü. dingin: Sakin, durgun. gedikli: Müdavim. pusu: Birine saldırmak için
saklanarak beklenilen yer.
93