Page 98 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 98

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12            47

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.11: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                      Turgut Reis ve Diğerleri                         25 dk.
             Amacı      Anadolu’nun kültürel ve manevi varlıklarıyla değerlerini fark edebilme.  Bireysel


               Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                    Deniz Oğlu
             (…)
             Güneşin ateş yuvarlağı birdenbire denizden fırladı. Yıldızlar soldu. Denizi örten leylak rengi buğular
             tel tel süzülerek vadilere kıvrıldılar.
             İşte o zaman, çocuk, beş kadırgayı sisler arasında hayal meyal seçebildi.
             (…)

             Yelkenler güneşe tutulan aynalar gibi çakıyorlardı. Gemiler parıl parıl parlayarak, çocuğun önüne gel-
             diler. Çocuk, kadırgalardan apansız, kıyametler kopararak bir müziğin çalmaya başlamasını bekliyor-
             du. Gemiler, dalgalara bir çıkıp bir inerken, su kesimlerinin kırmızısını şimdi gösteriyor, şimdi köpük-
             lerin içine gizliyorlardı. Onlar, çiçek toplaya toplaya yürüyen ve saçları rüzgârda savrulurken, çocuğa
             türkü okuya okuya eğilip irkilen beş peri kızı gibi ilerliyorlardı.
             Çocuk, o ana dek yoksul yoksul ötmüş olan kavalının anlatmak isteyip de bir türlü anlatamadığı şeyle-
             rin ne olduğunu birdenbire anladı. Çünkü kadırgaların beşi de ona, doğuştan -ana dilinden bile yakın
             olan bir dille- konuşuyorlardı. Çocuk, kendini tutamayarak “Yaşşa!” diye haykırdı.
             (…)

             Yerinde duramıyordu. Gönlünün atılışına denk bacakları olsaydı, kaya tepesinden bir Ege parsı gibi,
             kadırgaların, çakan yelkenlerin içine fırlayacaktı.
             Beş kadırga, bulut yelkenlerle tuzlanmış beş savaşçı gibi, kıpkızıl ışıkta, zafer kazanmış gibi bir tavırla
             gelip geçtiler. Çoban, kavalını çıkarıp taşa çarparak parça parça etti ve kayadan aşağıya sıçradı. Kadır-
             gaların ardından bin bir çarpıntı ve hülyayla, kıyı boyunca koştu. Kıyıda yolunu kesen sarp bir kayalığa
             rastgelince, kaldırıp kendini denize attı. Gemiler, burunlarının altında, köpükten çifter akbıyık sala
             sala ve artlarında uzun dümen suları süze süze, ufuktan öteye geçip gittiler. İşte o zaman çocuk, kava-
             lın sesindeki öksürüğün ne demek olduğunu anladı. Hıçkıra hıçkıra karaya çıktı. Artık ondan sonra,
             gözleri açıkken kayıp geçen kayıkları hülyasında, gözleri kapalıyken düşünde görür dururdu.
             İnsan insan olalı, Akdeniz insanının içine tuhaf tuhaf karıştıran duyguların doğumuna neden olmuş-
             tur. O duygular, ta üç bin yıl önce  Ulis'in (Odysseus'un) ağzından şöylece dile gelmişti:
             “Ne oğluma karşı gönlümden kopan sevgi, ne ak saçlı babama başımı eğdiren saygı, ne de Penelopya’yı
             mutlu etmesi gereken tatlı can yoldaşlığı, beni derin ve açık enginlere fırlamaktan alıkoyabildi. O bir
             avuç kara gün dostlarımla ve biricik kayıkla, bilinmez ufka doğru davrandım. Septe’de Herakles (Her-
             kül) sütunlarını geride bıraktım. Arkadaşlarıma:
             – Ey kardeşlerim, siz ki; bin bir zahmet ve facia arasında benimle batıya eriştiniz, artık buracıkta durup
             geriye mi döneceksiniz? Şu dünyadaki birkaç günlük bilinç uyanıklığımıza, meçhuldeki şeylerin anla-
             yışını inkâr etmeyin! Biz dünyaya, hayvanlar gibi yaşamak için gelmedik; öğrenmek, anlamak, duymak
             için doğduk, dedim. Bu birkaç sözüm, arkadaşlarımı, açıkların yolculuğuna öylesine susattı ki; artık
             isteseydim bile onları bu geziden alıkoyamazdım. Küreklerimiz kanat oldu ve okyanusa açıldık."
             Aradan çok geçmedi; çoban, Gümüşlük'e su almak için uğrayan bir kadırgaya tayfa yazıldı.
             Beş on yıl sonra, çocuğun adını bütün dünya öğrenmiş bulunuyordu: "Turgut Reis!"

             Ve yirmi otuz yıl önceye kadar, Küdür Burnu’nu ya da Pamukdede Burnu’nu dolanıp da Gümüşlük’ün
             önünden geçen her gemi -bayrağı ne olursa olsun- koca deniz oğlunun doğduğu yeri ya top ateşi ya da
             sancak indirerek selamlardı.
                                                                                   Halikarnas Balıkçısı



                                                                                                    97
   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103