Page 146 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 146

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9          75

              4.ÜNİTE > Masal/Fabl     Kazanım: A.2.6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                      METİNLERDE KİŞİLER                               20 dk.
             Amacı      Metinlerdeki şahıs kadrosunun özellikleri ile ilgili çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel


             Yönerge  Aşağıdaki masalı okuyunuz ve soruları cevaplayınız.



                                                 YOLCU İLE YILAN

              Bir kişi seyahate çıkmış. Yolda gidiyormuş, yorulmuş. Şöyle bir karaağacın dibine uzanmış: “Biraz şura-
              da dinleneyim.” demiş. Karaağaçta da bir yılan... Ağacın altında adam ateş yakmış, alevler ağacı sarmış.
              Ağaç yanmakta. Yılan yukarıda çığırıyor. Zavallı yılan yanacak ateşte. “Şunu kalkayım, kurtarayım.” demiş
              adam. Kalkmış, yılanı kurtarmış ateşten. Bu sefer yılan gelmiş karşısına:

              — Ey insanoğlu, ben seni ısıracağım.
              — Yahu, niye ısıracaksın? Ben seni ateşten kurtardım ya.
              — Yok, ısıracağım... Kurtarmasaydın.
              — Ey, mademki öyle, gideriz, üç yere danışırız, üçü de “ısır” diye fetva verirlerse sen o vakit ısır beni.
              Kalkıyorlar, yola düşüyorlar. Giderken bir öküz görüyorlar. Adam diyor ki:
              — Ey öküz baba! Bu yılan ateşte yanıyordu, onu kurtardım. Bu sefer beni ısırmak istiyor. Ben buna iyilik
              yaptım. Bu beni ısırır mı ısırmaz mı?
              — Isırır, diyor öküz. İnsanoğluna iyilik mi yarar? Sahibim bana bütün çiftini sürdürür, sürdürür; ihtiyar-
              ladığım zaman götürür, kasaba verir, kestirir, insanoğluna iyilik yaramaz.
              — Ha, tamam, diyor yılan.
              Biraz daha giderken yolları bir ırmağın kıyısına ulaşıyor. Diyorlar ki: “Şu ırmağa da soralım, bakalım.”

              — Ya mübarek ırmak, diyor adam. Bu yılan ateşte yanıyordu, ben bunu kurtardım. Şimdi beni sokmak
              istiyor. E, bu beni ısırmalı mı ısırmamalı mı?
              — Tabi ısırmalı, diyor ırmak. İnsanoğluna iyilik yaramaz. Sebep? Çamaşırını, her şeyini bende temizler,
              kendi de bende yıkandığı, benim suyumu içtiği hâlde, elini yüzünü yıkar da bir de yüzüme doğru tükürür.
              Tamam, diyor yılan.
              Giderken bir tilkiye rast geliyorlar, ona sesleniyorlar.
              — E dur bakalım tilki baba!
              — Bu yılan, diyor adam, ağaçta yanıyordu, ben bunu kurtardım. Şimdi beni ısırmak istiyor. Bu beni ısırır
              mı ısırmaz mı?
              Tilki bir işaret ediyor gizliden adama, “Bize var mı bir şey?” demek istercesine. Adam göz kırpıyor ‘evet’
              der gibi. Tilki: “Isıramaz.” diyor.
              — Tamam! Son cevap ısıramaz olduğu için beni ısıramazsın, diyor insanoğlu. Yılan bırakıp gidiyor.
              O zaman tilki adama soruyor:
              — Arkadaş, bana ne getireceksin sen?

              — Sana ben kırk tavukla kırk horoz getireceğim.
              — Peki, nereye getireceksin onları?
              — Yarın, falan yerde geniş bir tarla var, ıssız bir yer, git oraya. Sen orda beni bekle. Adam kırk tazı koyuyor
              çuvalın içine, ertesi gün bunları sırtladığı gibi hadi bakalım tilkinin beklediği yere. Tilki de “kırk tavukla
              kırk horoz gelecek.” diye sevinmekte. Adam gelince diyor ki:
              — Arkadaş, ben getirdim tavukları. Birer birer mi çıkarayım çuvaldan, yoksa hepsini mi dökeyim?




                                                                                                   145
   141   142   143   144   145   146   147   148   149   150   151