Page 148 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 148

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9          76

              4.ÜNİTE > Masal/Fabl     Kazanım: A.2.7. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                 MASAL DÜNYASINDA YAŞAMAK                              20 dk.
             Amacı      Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirleyebilmek.                Bireysel


             Yönerge  Aşağıdaki masalı okuyunuz ve soruları cevaplayınız.


                                            KELOĞLAN KURDA KARŞI

              Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Cinler cirit oynarken eski hamam içinde… Bir serçe
              kanadını kırk katıra yüklettim. Ne az gittim ne uz gittim; serçenin kanadını Kaf Dağı’na ilettim. Yer
              yarıldı masal çıktı, masaldan da Keloğlan çıktı.
              Keloğlan, anası ile küçük bir kulübede yaşarmış. Yaşadıkları yer köyden biraz uzakmış. Çok da fakirlermiş.

              O sene kış uzun sürmüş. Köyde kıtlık başlamış. Vahşi hayvanlar bile aç kalmış. Kurtlar açlıktan köye
              inmeye başlamış.
              Bu soğuk günlerin birinde Keloğlan sobanın karşısında uyuyormuş. Keloğlan’da biraz tembellik var-
              mış. Evde hiç yiyecekleri kalmamış. Annesi bu durumdan çok endişe duyuyormuş. Kendi kendine:
              “Şu Keloğlan’ı kaldırayım, gitsin biraz yiyecek bulsun.” demiş. Uyumakta olan Keloğlan’ın omuzun-
              dan hafifçe tutmuş: “Kel oğlum, hadi kalk. Bak yiyeceğimiz bitti. Köye var da bir şeyler getir evimize.”
              demiş.
              Keloğlan uykulu gözlerle cevap vermiş:
              “Ah anacığım, ne güzel rüya görüyordum!”
              “Güzel oğlum, açlıktan öleceğiz burada. Sen ise rüyalarla yaşıyorsun.”
              Keloğlan yine uykulu uykulu cevap vermiş:

              “Söz, anneciğim. Yarın sabah ilk işim köye gidip yiyecek aramak olacak.”
              “Tamam, şimdi uyu ama yarın erkenden yola çıkacaksın. Biraz da ormandan odun topla. Yarın köy-
              lüler dağa odun toplamaya gidecekler. Gelip seni de alacaklar, tamam mı?”
              Keloğlan:

              “Peki, anacığım.” deyip mışıl mışıl uyumaya devam etmiş. Soba gürül gürül yanarken çıtır çıtır sesler
              çıkıyormuş. Bu sesler Keloğlan’a ninni gibi geliyormuş.
              Ertesi sabah erkenden köylüler gelmiş. Anası Keloğlan’ı zorla uyandırmış.
              Keloğlan köylülerle birlikte yola çıkmış. Ormana giderlerken birden önlerine azgın bir kurt çıkmış.
              Herkes çok korkmuş. Köylüler arkalarına bakmadan kaçmışlar. Keloğlan kaçmamış, korkudan oldu-
              ğu yerde kalakalmış. Keloğlan kurda bakmış, kurt Keloğlan’a. Keloğlan kaçmazsa kurda yem olacağı-
              nı anlamış.
              “Gel seninle biraz dolaşalım.” diyerek kaçmaya başlamış. Keloğlan kaçınca kurt da arkasından gitmiş.
              O kadar çok yol gitmişler ki Keloğlan artık yorulmuş. İleride kulübe görmüş. “Allah’a çok şükür!” di-
              yerek oraya doğru koşmaya başlamış. Kurt da Keloğlan’ın arkasından koşuyormuş. Çünkü Keloğlan’ı
              yakalamasına az kalmış.

              Keloğlan kendini zar zor kulübeye atmış. Öyle yorulmuş ki neredeyse bayılacakmış. Sağa bakmış,
              sola bakmış. “Acaba nereye saklansam?” diye düşünmüş. Birden bacayı görmüş:
              “Hah, buldum. Şu bacadan yukarı çıkayım. Kurt da peşimden gelirse gösteririm ben ona!” demiş.
              (…)

              Köylüler şaşkın şaşkın sormuşlar:





                                                                                                   147
   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153