Page 216 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 216
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 111
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.14. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi YAZAR-ESER İLİŞKİSİ 25 dk.
Amacı Yazar ile eseri arasındaki ilişki hakkında çıkarımlarda bulunabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
(...)
Ben de o muayene odasının ve nice muayene odalarının önünde senelerce bekledim. Benim yanımda
büyüğüm de yoktu. Yalnız başıma demir parmaklıklı kapıdan içeriye girerdim, dokuzuncu hariciye
koğuşuna doğru ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm, camlı kapıların garip bir beyazlıkla
gözlerime vuran ve içimde korku ile karışarak yuvarlanan parıltıları arasında o dehlize girerdim ve
yalnız başıma bir köşeye ilişirdim, kımıldamazdım, susardım, beklerdim, korkudan büzülürdüm, ren-
gimin uçtuğunu hissederdim.
(...)
Beyaz gömlekli, güçlü kuvvetli adam parmağıyla beni de işaret etti, yüksek sesle çağırdı. Karanlık deh-
lizden beyazlıklarla dolu ve aydınlık muayene odasına girdim. Beyazlıklar ve madeni parıltılar. Yedi
senedir bu işin teferruatını iyi öğrenmiş olduğum için vakit kaybettirmemeye mecbur, oturdum, so-
yundum ve sol dizimi çözmeye hazırlanan hasta bakıcı kıza uzattım. Dikkatim her vakitki gibi ikiye
ayrıldı: Bir taraftan, dizimdeki sargının açılmasına, öte taraftan ellerini yıkayan operatöre bakıyordum.
Yüzünde bıkkınlıkla sebatın kavgası var.
Hepsi konuşmadan, süratle işlerini yapıyor: Asistanlar deftere bir şeyler yazıyorlar, camlı dolapları
karıştırıyorlar, hasta bakıcılar benimle meşgul ve pansumancı yerdeki kanlı pamukları süpürüyor.
Tıs yok. Arada bir madeni aletlerin tepsilerde çıkardıkları ince ve kırık sesler. Ve bir şırıltı, diğer ko-
kuları yenen bir koku ve beyazlıklar: Beyaz duvarlar, beyaz demir masa, beyaz dolaplar, beyaz örtüler,
beyaz sargılar, beyaz pamuklar, beyaz gömlekler…
Dizimdeki sargıyı çözüyorlar, her kat açıldıkça bacağım o kadar hafifliyor ki sargı tamamıyla çözül-
dükten sonra dizim uçuverecek, yerinde bulunmayacak sanıyordum.
Sargı çıktı. Sonra pamuk ve sonra gaz bezi çıkacak. Bu korku anı müthiştir. Dikildi. Hasta bakıcının
elini tutmak istiyordum. Yüzüme tekdirle bakarak beni gözleriyle oyaladığı anda, birdenbire pamuğu
çekti ve çıkardı. Fakat asıl mesele gaz bezini çıkarılmasındadır: Yaralı et, iki obur dudak gibi gaz bezini
emer, bırakmaz ve bu dudaklar kurumuş ifrazatın tutkalıyla birbirine yapışmıştır, kilitlenmiştir.
Vücudum büyük bir korkuyla öne doğru eğildi ve dizimin üstüne kapandı. Bana doğru gelen operatö-
rü görerek saygı ve utançla biraz doğruldum.
Yaklaştı:
— O! Sen misin? Ne var gene? Bacağın azdı mı? Ellerini kalçasına koyarak yaranın açılmasını bekler-
ken sordu:
— Fistül var mı?
— Üç tane.
— Akıntı?
Çok var. Her gün…
215