Page 286 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 286

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9        146

             7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi     Kazanım: A.4. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                  KELİMELERİN İÇİNDEKİ YAŞAM                           25 dk.
             Amacı      Kelime ve kelime gruplarının anlamını cümlenin bağlamından hareketle tahmin edebilmek. Kelime ve kelime   Bireysel
                        gruplarını anlamlarına uygun biçimde cümle içerisinde kullanabilmek. Kelime ve kelime gruplarının anlamları-
                        nı günlük yaşamdan örnek vererek açıklayabilmek.


             Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metne göre cevaplayınız.
                     (Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)



                                                 HALDUN TANER…
                                   “ÖLÜRSE TEN ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL…”

              Haldun Taner, bir kitabının başlığını, Yunus Emre’den seçmişti: “Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil”…
              O kitabında, artık hayatta olmayan, sevdiği insanlarla “hayalen de olsa” bir kez daha yaşıyor, özlem
              gideriyordu… Hani “Şu kubbede baki kalan birer hoş seda”…
              Haldun Taner’le yıllarca aynı çatı altında çalıştım… Ve… Dünyalar benim oldu!
              Ne demek bu?
              Açıklayayım:
              Bilmediğiniz bir sorunun yanıtını öğrenmek için, bir sorunu tartışmak, bir konuyu danışmak için, bir
              sevinci ve coşkuyu ya da üzüntüyü ve sıkıntıyı paylaşmak için ona başvurmak demek…
              Onunla sık sık sohbet etmek demek…
              Her gün ya da günaşırı ona rastlamak demek…
              Çalıştığınız yerde her gün ya da günaşırı birine rastlamak, çok geçmeden alışkanlık olur. Karşılaşma-
              lar kanıksanır, söylenen sözcükler özelliğini yitirir, diyaloglar küçüldükçe küçülür, giderek bir “mer-
              haba”nın yerini bile yarım yamalak bir gülümseyiş, başla verilen bir selam alabilir.
              Oysa Haldun Taner’le bunların hiçbiri olmaz. Ona her gün rastlasanız bile, o sanki sizi ilk kez görü-
              yormuş, sizde yepyeni bir şey keşfediyormuş gibi davranır. Sizi kanıksamaz. Size söyleyeceği, sizden
              dinleyeceği bir şeyler mutlak vardır. Benimsediği bu duyarlı ve incelikli davranış son gününe dek onu
              terk etmedi.
              Haldun Taner, tiyatro ve edebiyatımıza birbirinden değerli nice oyun ve öykü armağan etmiş yazar…
              Öykü ustası, tiyatro kuramcısı, uygulayıcısı ve öğretmeni…
              Ancak benim için o, “Aydın”, “Uygar”, “Çağdaş”, “Kültür Birikimi”, “Evrensel ama tepeden tırnağa
              İstanbullu”, “Beyefendi”, “Çelebi” gibi sözcüklerin, kavramların simgesi haline gelmiş bir kişilik… Bu
              kişiliğiyle, muzipliği bütünlemiş bir insan.
              Onu yitirdiğimiz 1986 yılında, kötü haberi aldığım an, onunla birlikte çalıştığımız gazetedeki odam-
              daydım.
              İlk aklıma gelen “eyvah şimdi tiyatromuz, edebiyatımız…” diye başlayan kaygılar değildi.
              İlk aklıma gelen şunlardı:
              Haldun Bey, ben şimdi odamda kiminle sohbet edeceğim? Peki, biz şimdi kime danışacağız? Bilme-
              diklerimi kime soracağım? Sanat ve kültür olaylarının içyüzünü kimden dinleyeceğim? Odamıza kim
              çiçek getirecek? Hele o gün iyi bir yazı yazmışsam bana kim çiçek verecek? “Kafamız bozulduğunda”
              kime içimizi dökeceğiz? Sevincimizi, üzüntümüzü, dertlerimizi, coşkumuzu, umudumuzu, tasarıla-
              rımızı, telaşımızı kiminle paylaşacağız?
              İnsanoğlu bencil oluyor! Haldun Taner’i değil, Haldun Taner’siz kalmış olan kendimi, bizleri düşü-
              nüyorum!
              (...)

                                                     Zeynep Oral, O Güzel İnsanlar, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2007.





                                                                                                   285
   281   282   283   284   285   286   287   288   289   290   291