Page 356 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 356
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 181
7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi Kazanım: A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi KELİMELERE HÜKMEDEN ŞAİR 25 dk.
Amacı Yazar ile metin arasındaki ilişkiyi değerlendirebilmek. Metni, yazarın farklı türde yazılmış bir eseriyle karşılaş- Bireysel
tırabilmek.
1. Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
YAHYA KEMAL
(…)
Yahya Kemal’in düşüncesinin hiç değişmediği iddia edilir. Hakikatte ise herkes gibi o da çok değişti.
Yalnız bu değişme kendi mahrekinde oldu. İlerde sırasiyle bu değişmelerden bahsedeceğiz. Burada,
yalnız, çok daha sonraları, ancak İspanya-Paris dönüşünden sonra heceye karşı aruzu açıkça tercih
ettiğini söyliyelim. Bu tercihin sebebi aruzun dile getirdiği plâstik yumuşaklık, şekil alma kabiliye-
tiydi. Şayanı dikkattir ki bu tercih “Şiir hecelerin istifidir” diye yaptığı tarifle beraberdir. Bu tarifi
Valery’nin, yahut Mallarme’nin şiir veya şiir tekniği anlayışına epeyce yakındır. “İtrî” şairi iki harb
arasında Avrupa’da o kadar velvele uyandıran, Fransız şiirindeki saf şiir münakaşalarını tabiatiyle
tâkip etmişti. Mallarme’nin arasıra şiir de yazan Degas’a “Şiir fikirle değil, kelimelerle yazılır.” cevabını
sık sık zikrederdi.
Fakat aruzu tercih etmesinin başka ve daha mühim bir sebebi vardır. En şuurlu sanatkârın bile muh-
taç olduğu o irticali taraf, nağmenin kendisi Yahya Kemal’e aruz olarak geliyordu. Hiçbir şair, ilk mısra
denen şeyden büsbütün müstağni kalamaz. Zekâ ile ruhun elele kuracakları dünyanın kapısını çok
defa o açar. Bizim en büyük şairimiz şüphesiz odur.
(…)
Türkçeyi yeni bir iklim gibi keşfetmiş, şiire yeni bir istikamet vermişti. Evet, bu her taraftan hücuma
uğrayan adam -en basit ve esaslı şeylere hücum edilir. İnsanlar tabiî olanı daima güçlükle kabul eder-
ler. Biz kendimizi çapraşık yollardan aramaya alışmışızdır-, kısırlığı daima ileri sürülen şair, Türkçeyi
ve Türkçe şiiri bulmuştu. Ayrıca da bu sanatı, kendisiyle beraber doğmuş olan, daha iyisi, doğmasını
sağlamış, hattâ vücuda getirmiş olan nizamları zorlamadan kendine mâl etmişti.
Şekiller, yarattıkları nizamlarla bize ve işlerimize imkân verirler ve, mükemmelliyetin demiyeceğim,
ondan daha mühim ondan daha evvel gelmesi icab eden bir şeyin, bizzat var olmanın yolunu açarlar.
Yahya Kemal, aruzla Türkçenin arasında kat’î bir uygunluk ararken hakikî şiirin kapısını zorlamış
oluyordu. Fakat bununla da kalmıyordu. Çetin zevkiyle şiir dünyamızın yeni bir notasını yapmıştı.
O konuşurken Yunus’tan başlayarak yaşadığımız güne kadar, Türkçenin asır asır kaydettiği zafer mer-
halelerini ve bize ait bir duyuş tarzının teşekkülünü âdetâ gözümüzle görüyorduk. Hakikaten dedele-
rimiz, bilmeden dahi olsa, asırlardan beri Yahya Kemal’in yaptığının peşindeydiler. O, tarihimiz gibi
şiirimizi de kitap sahifelerinden dışarıya çıkarmıştı. İstanbul Darülfünununun Edebiyat Fakültesi’nde
gittikçe halkası genişleyen bir gençlik, şimdi onun sayesinde ikisini beraberce yaşıyordu. O karanlık
Mütareke günlerinde buna ne kadar muhtaçtık.
(…)
Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1995.
355