Page 358 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 358
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 182
7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi Kazanım: A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi KÜÇÜK DUYARLILIKLARIN SÖZCÜSÜ 25 dk.
Amacı Yazar ile metin arasındaki ilişkiyi değerlendirebilmek. Okunan metin ile yazarın diğer eserlerindeki üslup ve Bireysel
bakış açısını karşılaştırabilmek.
1. Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
YAZMAYA ORHAN KEMAL OLACAKTI…
(…)
Orhan Kemal’i belki de çok sonra tanıdım, eserinin özüyle. O günlerde yine ekmek kavgası veriyordu.
Edebiyat çevrelerinde ‘çalakalem’ yazdığına dair fısıltılar alıp yürümüştü. Orhan Kemal’in eskidiğini,
edebiyatının klişeleştiğini (…) ileri sürenler bile vardı.
Acaba öyle miydi? O dönemin acı ve anlamlı değerlendirişini Memet Fuat yazmış; 1964’te:
“Orhan Kemal’den ise iyi öyküleri ayırmak gittikçe güçleşiyor. Kendine özgü havası, taklit edilmez bir yanı olan bu
öncülük etmiş sanatçı, kalleş bir yazı ortamının bütün vuruşlarını yiyen, direne direne ezilen bir yazar durumunda.
Yeterince okuyamayan, durmadan yazıp yazdıklarını elden çıkarması gereken bir yazar.”
Ben de 1980’lerde şöyle yazmışım: “Bu yoğun ve çetin çalışma bir yandan kalemini biledi bir yandan
da yazdıklarına ayırmak istediği zamanı kısıtladı.” Ancak anlıyor, hissediyordum Orhan Kemal’i.
1970’te tedavi için gitmiş olduğu Sofya’da öldü. Cenaze töreni görkemli geçti. Şişli Camii’nden Zincir-
likuyu Mezarlığı’na yürüyerek gittiğimizi hatırlıyorum. Haziran’dı.
Şüphesiz ki soylu, ruh yüceliği olan bir insandı. Çok alçakgönüllüydü. 1969’da Cumartesi Yalnızlı-
ğı’m Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanamayınca, armağanı Faik Baysal’la paylaşan Orhan Kemal’e
atıp tutanlar arasındaydım: Bugün derin utanç, büyük pişmanlık yüreğimde. Ama yine Cağaloğ-
lu’ndaki son karşılaşmamızda Orhan Kemal sevgiyle, iyilikle geçiştirmişti. Bu uzun bir akşamdır,
Gar Lokantası’nda noktalanan. Bülent Oran’la o akşam tanıştım; sonra çok andık…
Edebiyata 1939’da şiir ve hikâyeyle başlayan Orhan Kemal, ününü romanlarıyla kazanmıştır. Bununla
birlikte hikâyeciliğini hep sürdürmüş. Bu alanda unutulmaz eserler kaleme getirmiştir. Memet Fuat,
Türk hikâyesinin iki ustası sayardı Sait Faik’le Sabahattin Âli’yi, ikisinin sentezi Orhan Kemal’di. Do-
layısıyla yeni bir ‘okul’du Orhan Kemal.
‘Olay’dan büsbütün vazgeçmemiş, sanatkârane çizginin ille korunduğu, yalın bir anlatımın, karşı-
lıklı konuşmanın ağırlık kazandığı öyküler, çoğu kez İstanbul’un hayatından, kimileyin de Adana,
Çukurova’dan trajik sahnelerle örülüdür. Onun öyle öyküleri var ki, ‘bugün’ü de en çok onlar dile
getiriyor. Çikolata’yı, Önce Ekmek’i, Çamaşırcının Kızı’nı, Elli Kuruş’u bugün kimse ‘yazamıyor’. İs-
tanbul’un, büyük kentin varoşlarına, yiten göçen eski semtlere, umarsız ama özlemli yaşamalara, sınıf
atlama girişimlerinin çaresiz sonuçlarına geniş bir yelpaze açan Orhan Kemal, çarpık kentleşmenin
ilk işaretçisi (Belki de hâlâ tek işaretçisi).
(…)
Orhan Kemal’den ilk okuduğum romandı Baba Evi. Ablamın kitaplığından.
Onun Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği gibi çok okunmuş, çok sevilmiş ro-
manlarını elbette göz ardı etmeyeceğim. Ama ben, sonsuz hayranlık duyduğum Orhan Kemal’i, işte
demin belirttiğim, başkalarının çalakalem yazılmış dedikleri -incelik dolu- eserlerde yakaladım.
(…)
Selim İleri
Orhan Kemal, Editörler Ahmet Ümit, Işık Öğütçü, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 2012.
357