Page 10 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 3.Ünite
P. 10
Fransa, Batı Almanya, İtalya ve Benelüks ülkeleri (Belçi-
ka, Hollanda, Lüksemburg) 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğunu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması’nı imzaladı. Bu
altı ülke, 1957’de daha ileri bir adım atarak Roma Antlaşma-
sı’nı imzaladı ve 180 milyon insanı kapsayan Avrupa Ekono-
mik Topluluğunu (AET) ve 1967’ye kadar ayrı bir örgüt olarak
işlev gören Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu kurdu (Görsel
3.5). 1967 Brüksel Antlaşması ile üç örgüt Avrupa Topluluğu
(AT) adı altında birleştirildi. 1992 Maastricht (Mastrikt) Ant-
laşması ile örgütün adı Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirildi
(Görsel 3.6). Hedef en fazla 15 yıl içinde, gümrük birliğini
kurup birlik içinde kişiler, sermaye ve hizmetler için tam bir
hareket özgürlüğü oluşturmaktı. Aynı zamanda yasalar bir-
birine uyumlu hâle getirilecek ve ticaret politikaları zamanla Görsel 3.5: Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu
birleştirilecekti.
Türkiye AB’ye 1959’da üyelik için resmen başvurdu. 1963
Ankara Antlaşması’nı ve 1973 Katma Protokolü’nü imzaladı.
1987’de tam üyelik başvurusunda bulundu. 1996’da Gümrük
Birliğine dâhil oldu. Türkiye, 1999 Helsinki Zirvesi ve 2005
tam üyelik müzakerelerine rağmen AB’ye alınmadı. Ekono-
mik ve demokratik açıdan zayıf olan birçok Avrupa ülkesinin
birliğe alınıp Türkiye’nin bekletilmesi ve birliğin içindeki tüm
devletlerin Hristiyan olması AB’nin kimliğini sorgulanır hâle
getirdi. Görsel 3.6: Avrupa Birliği
3.2 ASYA VE AFRİKA’DAKİ SÖMÜRGECİLİK FAALİYETLERİ VE BAĞIMSIZLIK
MÜCADELELERİ ÇERÇEVESİNDE MEYDANA GELEN OLAYLAR
3.2.1. Avrupa Sömürgeciliğine Karşı Başkaldırı
XX. yüzyılın başlarında zirveye çıkan sömürgecilik, II. Dünya Savaşı sonrasında bitme noktasına
geldi. I. Dünya Savaşı’ndan beri Asya ve Afrika’da olgunlaşan milliyetçi hareketler 1929 Ekonomik Buh-
ranı’yla güçlendi ve 1945’ten sonra sömürge konumundaki ülkeler bağımsızlıklarını kazanmaya başladı.
II. Dünya Savaşı’nda eski sömürge sisteminin zayıflığı ortaya çıktı. Savaş yıllarında sömürgeler daha
bağımsız hareket edebildi ve sömürgelerin ulusal kimlikleri gelişti. Savaş, Avrupalı ulusları kurtarmak
için askere alınmış yüz binlerce Hintli ve Afrikalıya kendi yaşam koşulları ile Avrupalılarınkini karşılaş-
tırma fırsatı verdi. Yerli halklar, ülkelerinin zenginliklerinin yabancılarca sömürülmesine son verilmesi
gerektiğini savundular. Avrupa’da eğitim alan sömürge halklarının seçkinleri, milliyetçilikle demokrasiyi
öğrenmiş olarak bağımsızlık talebinde bulundular. Mahatma Gandi, Suharto, Ho Şi Min gibi liderler top-
lumsal hareketlere yön verdiler.
Savaşın sona ermesiyle sömürge sisteminde pek çok sorun ortaya çıkmaya başladı. Avrupalı dev-
letler otoritelerini zorla uygulayabilecek güçte değildi. Batı Avrupa’nın bağımlı olduğu ABD, eski tarz
sömürgeciliğe karşıydı. Birleşmiş Milletlerin tavrı da aynı yöndeydi. Soğuk Savaş Dönemi’nde sömürge-
ler ve diğer bağımlı ülkeler, rakip süper güçlerden yardım isteyerek hareket alanlarını genişletirken bu
devletler arasındaki görüş farklılıklarından da istifade ettiler.
Sömürülen ülkelerdeki milliyetçilik ve sosyal devrim, yabancıların siyasi ve ekonomik sömürüsüne
başkaldırı niteliği kazandı. Sömürülen ülkelerdeki bu başkaldırı, her şeyden önce Avrupalıya yöneldi.
Milliyetçilik aynı zamanda yoksulluğa karşı bir mücadele özelliği de yansıttı. Toplumun büyük kesiminin
102