Page 6 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 4.Ünite
P. 6
vurabilen nükleer başlıklarda ABD ile SSCB yarış hâlindeydi. Taraflar bir yandan bu yarışı sürdürürken
diğer yandan nükleer bir savaşa yol açabilecek çatışmaların önlenmesi için tedbirler almaya da başla-
dılar. Bu amaçla yapılan görüşmeler, 1962’deki Küba Buhranı’na kadar diplomasi manevraları şeklinde
devam etti.
Küba Buhranı’ndan sonra Doğu-Batı ilişkilerinde yumuşama dönemi başladı. Küba Buhranı, Doğu
ve Batı blokları arasındaki ilişkilerde dönüm noktası oldu. ABD ve SSCB, Küba Buhranı’nda takip et-
tikleri savaş eşiği politikasının hangi sonuçları doğurabileceğini görmüş oldu. Bu yüzden yumuşama
denen olgu, başlangıçta yapıcı bir iş birliğinden çok, savaşın eşiğine varacak davranışlardan kaçınma
şeklinde ortaya çıktı. Yumuşamanın oluşmasında Çin-Sovyet çatışması ve bağlantısız devletler de etkili
oldu. ABD ve SSCB arasında 1960’lı yılların başından itibaren konvansiyonel silahlardaki sınırlandırma
bir tarafa bırakılarak nükleer silahsızlanmaya dair görüşmeler yapıldı. 1962 Küba Buhranı ile dünyanın
nükleer bir savaşın eşiğinden dönmesi, bu süreci hızlandırdı ve çözüme ulaşmak için pek çok antlaşma
imzalandı.
Küba Buhranı sonrasında imzalanan önemli antlaşmalardan bazıları şunlardır:
• SALT-I Antlaşması (Stratejik Silahların Sınırlandı-
rılması): Bu antlaşma 1972’de Amerika ile Sovyet
Rusya arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası oldu
ve Helsinki Deklarasyonu’nun yolunu açtı.
• SALT-II Antlaşması: Sovyet Rusya’nın 1979 yılında
Afganistan’ı işgali, SALT-II’nin hayata geçmesine en-
gel oldu.
• Helsinki Deklarasyonu (Görsel 4.2): Avrupa’daki
ilişkilerde bir yumuşama meydana getirerek gergin-
likleri önleyici bir ortam oluşturdu. Avrupalı devletler, Görsel 4.2: Helsinki toplantısı
sınırların dokunulmazlığı ilkesiyle II. Dünya Savaşı
sonrası SSCB kazanımlarını kabullenmiş oldular. Ayrıca Avrupa’da detant havasının ortaya çıkması
Sovyetlerin doğuda Çin’e karşı elini güçlendirdi.
4.1.2. Kruşçev-Kennedy (Kenedi) Görüşmesi ve Etkileri
1950’li yılların sonu itibarıyla SSCB-ABD ilişkilerindeki gerilimin merkezinde Berlin bulunmaktay-
dı. SSCB lideri Kruşçev, 1958’de Batılı devletlerin Berlin’deki karargâhlarını boşaltmalarını istedi. Aksi
durumda SSCB’nin Doğu Almanya üzerindeki bütün yetki ve sorumluluklarını Doğu Almanya’ya dev-
redeceği bir barış antlaşması imzalayacağını bildirdi. Bunun anlamı, Batılı güçlerin Doğu Almanya’yı
tanıması ya da Berlin’in Doğu Almanya’ya katılmasını
kabullenmesi demekti. Sovyet notasına göre Berlin şehri
Birleşmiş Milletlerin denetiminde serbest şehir olmalıydı.
Kruşçev, Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçış-
ları, beraberinde yaşanan beyin göçünü durdurmayı ve
Amerika’nın Batı Almanya ile ilişkilerine zarar vermeyi he-
deflemekteydi.
ABD’nin daveti üzerine 1959’da Amerika’ya giden
Kruşçev (Görsel 4.3), Amerika’yı ziyaret eden ilk Rus lider
oldu. SSCB lideri Kruşçev ile ABD Başkanı Eisenhower
(Ayzınhavır), Camp David’de (Kamp Deyvid) bir ara-
ya geldi fakat Berlin konusunda bir gelişme yaşanmadı.
ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa arasında 1960’ta Paris’te Görsel 4.3: Nikita Kruşçev- John Fitzgerald
yapılan Dört Ülke Zirvesi sonuçsuz kaldı. Kennedy görüşmesi
148