Page 20 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Çalışma Defteri-8
P. 20

Beceri Temelli-I



             Aşağıdaki metni okuyarak soruları cevaplayınız. ( Alıntılanan metnin aslına sadık kalınmıştır. )



                                                DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ

              Hikâyecilerin çoğu eserlerinde insanı konu olarak alırlar. Hep onun üzerinde dururlar. Hâlbuki dünyada insa-
              nın dışında pek çok varlık vardır. Onlar da anlatılmaya değer özellik ve güzelliklere sahiptirler. Gerçi insanlar
              onlara bakarlarken de kendilerinden kurtulamazlar ama insan dışı varlıklara karşı ilgi, insanın (ve hikâyenin)
              dünyasını genişletir. Şairler bu konuda hikâyecilerden daha açık görüşlüdürler. Kâinattaki her şeyi, taşı, top-
              rağı, bitkileri, hayvanları, gökyüzünü, hatta varlık ötesini büyük bir sevgi ile kucaklar. Bu sevgi dolu geniş ilgi
              onların eserlerine bir başka güzellik ve derinlik verir.
              (…)
              “Dülger Balığının Ölümü” hikâyesinde konu dülger balığıdır ama dikkat, ilgi, sevgi ve acıma duygularıyla ona
              yazarın kendisi de karışır. Buna göre denilebilir ki hikâyenin kahramanlarından biri de Sait Faik’tir. Yazar, dül-
              ger balığına bakarken adeta onda, kendisine benzer, çevresi tarafından anlaşılmayan, sevilmeyen, hakir görü-
              len insanların sembolünü bulur.Hikâyenin esasını, yazarın dülger balığı üzerindeki duygu, düşünce, yorum ve
              hayalleri teşkil eder. Dülger balığı, çirkinliği ile diğer balıklardan ayrılır. Diğer balıkların hepsi, dış görünüşleri
              bakımından güzel oldukları halde, dülger balığı, balıkların en çirkinidir.
              Balıkçıların anlattıktan efsaneye göre o, eskiden müthiş bir canavarmış. “Keser, biçer, doğrar, mahmuzlar,
              takar, yırtar, koparır, atar, çeker, parçalarmış.» Ondan bizar olan balıkçılar, İsa’ya şikâyet etmişler. İsa, en koca-
              manını sudan çıkararak eğilmiş, kulağına bir şeyler söylemiş; ondan sonra dülger balığı pek uslu, pek zavallı
              bir yaratık haline gelmiş. Yazar hikâyesinde dülger balığının dehşet verici, çirkin görünüşü ile huyunun yumu-
              şaklığı ve zavallılığı arasındaki tezadı kuvvetle belirtir. Bu hâli ile o, toplumda dış görünüşleriyle çirkin, korku
              verici, fakat aslında iyi huylu, mazlum insanlara benzer.
              (…)
              Sait Faik bu hikâyesini hayatının son yıllarında, hastalandıktan sonra tedavi için gittiği Fransa’da tesadüfen,
              öleceğini öğrendikten sonra yazmıştır. Yazar dülger balığının ölümünde âdeta kendi ölümünü görür gibi olur.
              (…)
              Bu tasvir tamamıyla Sait Faik’in şahsiyetine ve hayatında çevresiyle olan münasebetine uyar. Sait Faik’i ya-
              kından tanıdım ve sevdim. Bir sabah, tesadüfen Köprü altından eşimle beraber geçerken onunla karşılaştık.
              Selâmlaştık. Sait Faik’i ilk defa gören eşim: “Kim bu serseri, eşkıya kılıklı adam!” dedi. “Sait Faik” dedim. Göz-
              lerine inanamadı. “Ne, o güzel hikâyeleri yazan bu adam mı?” diye hayret etti. Hikâye tahliline böyle şahsi bir
              hatırayı karıştırdığım için özür dilerim. Sanat ile şahsiyet arasında münasebet vardır. Sait Faik, hikâyelerinde
              yaşadıklarını ve kendisini anlatmıştır. Fakat bu düşünceye hemen şunu da ilave edeyim. Hayat, kendiliğinden gü-
              zel eser vücuda getirmez ve bizde, yaşanırken her zaman güzellik duygusu da uyandırmaz. Sait Faik’i büyük
              hikâyeci yapan yaşantısı değil, sanat gücüdür. O, yaşantılarını anlatırken hayatın güzelliğini ve manasını bul-
              muştur.
              (…)
              Sait Faik, hayata bakış ve anlatış tarzı bakımından “gerçekçi”dir. Fakat gerçeği sadece dış görünüşü bakımın-
              dan anlatmaz, dülger balığında olduğu gibi çirkin bir dış görünüşünün arkasında iyi bir ruh, derin bir mana
              da bulur. Sait Faik, hayatın ve kâinatın sadece dışını değil, içini de görür. Onun gerçekçiliği sığ bir gerçekçilik
              değil, efsaneyi, şiiri, duyguyu, sevgiyi ve hayali de içine alan, çirkinlik ile güzelliği, iyilik ile kötülüğü bir arada
              gören, insanı ve kâinatı bütünüyle kucaklayan bir gerçekçiliktir. Sait Faik’in hikâyelerini hayat gibi zengin,
              karmaşık ve güzel yapan, bu sevgi dolu, derin, geniş, anlayışlı ve müsamahalı bakıştır.



                                                                                                                                             Mehmet Kaplan, Hikâye Tahlilleri
              Kelime Dağarcığı:
              bizar olmak: Usanmak, bıkmak. dülger: Yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse. hakir: Aşağı görülen,
              değersiz. mahmuz: Çizmenin, potinin arkasına takılan ve binek hayvanlarını dürtüp hızlandırmaya yarayan
              demir veya çelik parça. munis: Cana yakın, uysal, sevimli. müsamaha: Hoşgörü.











                                               ORTAÖĞRETİM  20 TDE-11
                                           GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25