Page 134 - Coğrafya
P. 134
Coğrafi Keşiflerle başlayan ekonomik ve siyasi çöküşle 20. yüzyılın başlarında yıkılan Osmanlı Devle-
ti’nin yerine Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. II. Dünya Sava-
şı’yla beraber dünyada ekonomik, sosyal ve politik dengeleri değiştiren pek çok olay meydana gelmiştir.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından soğuk savaşın sona ermesi, küreselleşmenin artması ve yeni
politik oluşumlar özellikle Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasların arasında bir köprü görevi gören Türki-
ye’nin jeopolitik öneminin artmasını sağlamıştır.
Kıbrıs Adası’nın ve Boğazların Türkiye’nin Jeopolitik Konumuna Etkisi
Kıbrıs, Anadolu’nun güneyinde bulunan Akdeniz’in Sicilya ve Sardunya adalarından sonraki üçün
cü büyük adasıdır. Coğrafi konumundan dolayı tarih boyunca siyasi önem arz eden Kıbrıs; Anado
lu, Mezopotamya ve Ege uygarlıklarının ticaret sahası içinde yer almıştır.
307 yıl boyunca Osmanlı Devleti hâkimiyetinde kalan ada toprakları üzerinde günümüzde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yer alır.
Kıbrıs’ın Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının arasında bulunması adanın jeopolitik ve stratejik
önemini korumasını sağlamıştır. Bu özelliğinden dolayı tarih boyunca ada üzerinde istila ve
mücadeleler sürekli devam etmiştir. Kıbrıs, Türkiye’nin güney kıyıları ile Suriye, Mısır, İsrail ve
Süveyş Kanalı’na kadar
olan alandaki su yollarının
kontrol noktasında yer alır. Orta
Doğu’ya açılan bir kapı niteliğin
deki ada, petrol zengini ülkelerin
Süveyş Kanalı yoluyla gerçek
leştirdikleri deniz ticaretinin de
odağında bulunur.
Kıbrıs Adası, Türkiye’nin millî
güvenliği için büyük bir önem
arz eder. Ada, askerî müdahale
gerektirecek durumlarda hava
üssü olarak destek sağlayacak bir
noktadadır. Kıbrıs, Anadolu’nun
güney kıyılarındaki İskenderun
ve Mersin limanlarının güvenliği
ile Akdeniz ve Orta Doğu’daki
ticari faaliyetlerin sürdürülebi Görsel 1.5: Kıbrıs Adası’nın konumu
lirliği için de kilit bir konumda
bulunur (Görsel 1.5).
Türkiye’nin jeopolitik konumunu etkileyen bir diğer unsur da İstanbul ve Çanakkale boğaz
larıdır. Boğazların hakimiyeti İstanbul’un Fethi’yle Osmanlı’ya geçmiş, Lozan Antlaşması’na
kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Lozan Antlaşması’yla Türkiye’nin boğazlar üzerindeki
söz hakkı kısıtlanmış ancak daha sonra imzalanan Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi’yle
(1936) boğazlar tekrar Türkiye Cumhuriyeti yönetimine geçmiştir.
Boğazlar, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin deniz ticaretinde kullandıkları en önemli deniz yolla
rı arasındadır. Bu yüzden stratejik bir öneme sahiptir. İstanbul Boğazı deniz ulaşımında olduğu
gibi günümüzde üzerine inşa edilen köprüler sayesinde Avrupa ve Asya arasındaki transit kara
yolu ticaretinde de önem arz etmektedir
133