Page 28 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 28

9         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI



          ÜNİTE            Tİ
                           TİYATROYATRO
          ÜNİTE
                                           OKUM
                                           OKUMA ÇALIŞMALARIA ÇALIŞMALARI

                  Hazır
                  Hazırlıklık
                1. “Sahne tozu yutmak” sözünden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.



                  Büyük şehrin küçük bir mahallesinde Coşkun Ermiş’in ahşap evi. Oturma, yemek ve çalışma odası
               olarak kullanılan ve dış kapıdan doğrudan doğruya girilen büyük oda. Ortada yuvarlak bir yemek
               masası, sağda-yönler seyirciye göredir- küçük bir çalışma masası, solda bir kitaplık. İki koltuk, bir ka-
               nepe, birkaç sandalye ve sehpa. Eşya genellikle eskidir, arasında bir iki yeni mobilya görünür. Her
               şey biraz üstüste. Duvarlar resimlerle dolu: Büyükannelerin, büyükbabaların kahverengi fotoğrafları,
               büyük adamların resimleri: Napolyon, İskender, Hindenburg (ya da onun gibi bir Alman), Nelson (ya
               da sarışın bir Batılı kumandan), Fatih Sultan Mehmet, Kanunî, bir Arap ileri geleni, bir Hint şairi, bir
               Çin filozofu... bir iki minyatür, birkaç tablo: Osman Hamdi Bey, Namık İsmail, Rembrandt, Van Gogh.
               Dürer... Duvarlara tutturulmuş küçük raflarda bir termometre, biblolar, çanaklar... duvarlara asılı süs-
               lü yazılmış atasözleri. Çalışma masası kâğıt ve eski kitaplarla doludur; yalnız bunlar karmakarışık bir
               biçimdedir ve masanın üzerinde uzun süredir çalışamadığı belli olur. Sokak kapısının yanında bir
               portmanto, üst kısmında eski başlıklar: fötr şapka, kalpak, kasket ve kısa kenarlı spor şapkalar... Port-
               mantonun çivilerinden birine asılmış bir keman kutusu, ayakkabılığın üstüne bırakılmış bir bağlama,
               çalışma masasının yanında bir nota sehpası; masanın üstünde notalar... Koridora yakın bir kömür
               sobası; uzun baca koridorda kaybolur. Sokak kapısına yakın, duvara dayalı bir boy aynası. Çalışma
               masasının karşısındaki duvarda bir pencere.
                  Coşkun kanepede oturur ve elindeki kitabı biraz sıkıntıyla okur. Yanında Saadet Nine bir albüme
               bakmaktadır. Yemek masasının üzerinde bulunan kâğıtları okuyan Saffet ellerini çenesine dayamış,
               kâğıtlara iyice eğilmiş. Çevresiyle ilgisi kesilmiş gibidir, arada bir başını sallar, tavana bakar. Karşısında
               Ümit ciddi bir tavırla bir şeyler yazmaktadır. Boy aynasının önünde Cemile, komşu kadının elbisesinin
               üstüne iğnelerle tutturmuş olduğu elbiseyi prova eder.
                  Coşkun elindeki kitabı bırakır, yerinden kalkar ve kitaplığın önüne giderek kitapları gözleriyle in-
               celer, başını sallar, çevresine bakar, gözü çalışma masasına takılır, masanın yanına gider ve kâğıtların
               altında ortasından açık duran bir kitabı seçer ve kâğıtları devirmeden onu almaya çalışır.
                                                                             Oğuz Atay, Oyunlarla Yaşayanlar















               3. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro metninin dekorunun anlatıldığı yukarıdaki bölümü, oyundan
                  alınmış görsellerle karşılaştırınız. Görsellerin metni ne ölçüde yansıttığını tartışınız.




          26
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33