Page 32 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 32
9 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
TURHAN (Mehmet’e gülümseyerek):
Gözün aydın.
(Mehmet içgüdüyle şerbete doğru davranınca)
Ezan okunmadı daha!
Kendini tutmayı öğrenmelisin, oğlum.
SÜLEYMAN:
Haberler var, Sultanım?
TURHAN (heyecanlanıp):
İyi mi, kötü mü?
SÜLEYMAN:
Eski Saray’daki adamlarımız pek yararlı,
pek büyük bir iş gördüler doğrusu:
Büyük Valide’nin bir cariyesi bu sabah
Dilaşup Sultan’la görüşmüş.
TURHAN:
Şehzade Süleyman’ın annesiyle! Büyük Valide’nin
geçen gün veliaht odasına uğraması
bütün anlamını açığa vuruyor şimdi.
SÜLEYMAN:
Birden pek neşelenmiş Dilaşup Sultan,
çevresindekilere yukardan bakmaya başlamış.
TURHAN (dalgın gezinirken kendi kendine):
Eveet...
(Derken Süleyman’a dönüp)
“Haberler” demiştin. Başka?
SÜLEYMAN (önce bir Mehmet’e bakıp duraklayarak):
Helvacıbaşı Üveys Ağa bugün, akşama doğru,
zehir şişesini taşa çalıp kaçmış saraydan.
(Herkes irkilir.)
TURHAN:
Zehir mi?
SÜLEYMAN (başıyla onaylayıp):
Büyük Valide’nin verdiği... Efendimizin
şerbetine konmak üzere.
(Gözler sehpadaki kadehe dikilir.)
TURHAN (nefesini kesip kadehi göstererek):
Buna mı? Hem de mübarek bir günde!
(Ezan sesi. Turhan, Mehmet’e sarılıp)
Biraz daha sabret, oğlum.
30