Page 44 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 44
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 10
8. ÜNİTE: Eleştiri
Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Konu Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Eleştiri Örneği 40+40 dk.
Kazanımlar A.4. 3. Metin ile metnin konusu, amacı ve hedef kitlesi arasında ilişki kurar.
A.4. 4. Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
A.4. 7. Metnin üslup özelliklerini belirler.
A.4. 8. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
A.4. 9. Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
A.4. 10. Metinde yazarın bakış açısını belirler.
A.4. 12. Metni yorumlar.
A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
A.4. 15. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz, soruları metin doğrultusunda cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
BİR HUZURSUZLUĞUN ROMANI: HUZUR
(…)
Tanpınar Huzur’da, romanın meselesine en uygun tekniği ve yapıyı arar. Bundan ötürü, Hu-
zur’u doğru değerlendirebilmek için romanın ana fikrini ve bu fikri aktarabilmek için geliştirilen
tekniği ve yapıyı araştırmak da eleştiriciye düşen bir görev. Huzur’daki ana fikri kısaca ortaya koy-
mak istersek, birtakım değerler arasındaki çatışmayı sergilemek ve bu çatışmanın yarattığı bunalımı
Mümtaz’ın kişiliğinde dile getirmektir diyebiliriz. Yani estetik değerlerle sosyopolitik değerlerin ya
da romandaki somutlaşmış şekliyle Mümtaz’ın kişisel mutluluğu ile toplumsal sorumluluğunun ça-
tışması. Sahnelemek istediği bu değerler çatışması romanın anlatım tekniğini de yapısını da belirler.
Anlatım tekniği ile başlayalım. Tanpınar hem dünyaya estetik bir tutumla bakmanın ne demek
olduğunu, gerçeklerden kopmuş, rüyayı andıran bu duygusal yaklaşımın nasıl yoğun ve değerli bir
yaşantı kazandırdığını okura duyurabilmek hem de bu tutumun, insanın topluma olan sorumluluğu
ile çatışarak nasıl bir bunalıma yol açtığını gösterebilmek için Mümtaz’ın iç dünyasını bütün zen-
ginlikleri ve çelişkileriyle seyrettirir bize. Mümtaz’ın gözleriyle dünyaya bakmanın yaşantısını okura
aktarabilmek ise bir anlatım tekniği sorunu. Huzur’un otobiyografik olduğunu, yazarın romanda
daha çok kendi yaşantılarını, kendi aşkını, kendi sorunlarını anlattığını biliyoruz. Bu durumda akla
gelen ilk yöntem, birinci kişi ağzından yazmaktır romanı. Ama Tanpınar herhalde romanı kendinden
uzaklaştırmak, nesnelleştirmek istemiş ve bu nedenden ötürü üçüncü kişi tekniğini seçmiş. Ama
okuru dış dünyaya, olaylara Mümtaz’ın gözleriyle baktırmak, bunları onun algılayışları, duyuşları,
izlenimleri, duyguları ve düşünceleri arasından gösterebilmek için kullandığı iç monolog tekniği-
nin yanında ilginç bir teknik incelik bulmuş. Huzur’da anlatıcı-yazarın kişiliği ile Mümtaz’ın kişiliği
hemen hemen özdeş. Şöyle söyleyeyim: Romanda bazen üçüncü kişi ağzından anlatılanlar aynı za-
manda Mümtaz’ın bilincinden geçen şeyler oluyor. Böylece Tanpınar romanın birinci kişi ağzından,
anlatmadığı halde, Mümtaz’ın duygularını, mizacını, kişiliğini, büyük ölçüde, sanki birinci kişi ağ-
zındanmış gibi, bize, dolaysız bir şekilde, canlı olarak sunmayı başarıyor.
Huzur’un yapısı da anlatım tekniği de romanın ana fikrini verebilmek düşüncesiyle kurulmuş
bir yapı. Roman; İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz başlıklarını taşıya dört bölümden oluşuyor. Ama
bölümlere bu kişilerin adlarının verilmesinin nedeni, bu bölümlerde bu kişiler anlatıldığı için değil
yapıtın kahramanı Mümtaz’ın hayatında oynadıkları rolden ötürü. Tanpınar, Huzur’u bir müzik
formuna göre düzenlemeye çalışıyor. Bununla da yetinmiyor büyük bir titizlikle her bir bölümü belli
temalar etrafında kuruyor ve birtakım motiflerle destekliyor. Dikkat edilirse birinci bölümde savaş
teması ile temsil edilen toplumsal sorun ile ikinci ve üçüncü bölümlerde işlenen estetizm, dördüncü
bölümde bir değerler çatışması halinde karşılaştırılıyor. Başka şekilde söylersek, romanın sonunda
Mümtaz’ın bunalımına yol açan değerler çatışması romanın yapısına da yansıyor. Huzur’a bütünlük
kazandıran biraz da bu temaların ve motiflerin ele almış biçiminin, yapıyı bir müzik formuna yaklaş-
tırması. Tanpınar’a göre 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana şiirde, edebiyatta, resim ve heykelde
43