Page 48 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 48
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 11
8. ÜNİTE: Eleştiri
Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Konu Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Eleştiri Örneği 40 dk.
Kazanımlar A.4. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
A.4. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
A.4. 3. Metin ile metnin konusu, amacı ve hedef kitlesi arasında ilişki kurar.
A.4. 5. Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yollarını ve bunların işlevlerini belirler.
A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
A.4. 12. Metni yorumlar.
A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
A.4. 14. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
A.4. 15. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz, soruları metin doğrultusunda cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
KUMPANYA
(…)
Sait Faik, Kumpanya’da kendini, kendi sorunlarını bir yana bırakmış, tuluat oyuncularının ya-
şamlarını, özleyişlerini büyük bir gözlem gücüyle saptamış, daha çok diyaloga, ama gözlemlenmiş,
saptanmış diyaloga dayanan bir anlatım yapısıyla, artık bize çok uzak bir dünyanın insanlarını, güç-
süzlükleriyle, insanlıklarıyla, üçkâğıtçılıklarıyla, sevimlilikleriyle tanıtmayı başarmıştır.
1945’te yazılmış Kumpanya, 1951’de yayımlanmış. Sait Faik’in tuluatçılarla dostluk, arkadaşlık
ilişkileri var mıydı, bilmiyorum, ama Kumpanya’yı imgelem gücüyle yazmak olanaksız. Sait Faik’in
bu uzun hikâyeyi yazabilmesi için kimi tuluatçıları tanımış olması, onlardan tuluat tiyatrolarının
kuruluşu, Anadolu turneleri, Anadolu’da salonu doldurma sorunu, vb. hakkında bilgiler edinmesi
zorunlu. Bir hikâyesinde, bir ıtriyatçının arkasına düşen Balzac’ın (Balzak) bu adamdan bir roman
çıkarmasından takdirle söz eden Sait Faik, Balzac’ınkine benzer bir çaba göstermiş Kumpanya’da.
66 sayfalık hikâye iki bölüm: 46 sayfalık ilk bölümde, tiyatroyu kurmak için gerekli parayı bulma
çabaları anlatılıyor ve belli başlı hikâye kişileri tanıtılıyor. 20 sayfalık ikinci bölümde, çıkılan Anadolu
turnesi, “tıkırında” giden işlerin bozulması, turne dönüşü, Kör Halit’le (Kumpanya’nın müdürü-yö-
netmeni) Saffet Ferit’in (Kumpanya’nın başoyuncusu) sonları anlatılıyor.
İlk bölüm, konuşmalara dayanıyor: Alabildiğine canlı, renkli, nükteli konuşmalar bunlar. Ayrıca
küçük küçük hikâyeler: Lokantadaki yemeğin parasını bulmak için pardösüsünü satmaya giden Saf-
fet Ferit’le lokantada rehin kalan Kör Halit’in hikâyesi; Saffet Ferit’in yıllar önce borç verdiği bir para-
yı istemeye giden Kör Halit’in başına gelenler; anasının altınlarını çalıp kumpanyanın kurulabilmesi
için altınları Kör Halit’le Saffet Ferit’e getiren tiyatro tutkunu Suat’la, Suat’ın annesine bu altınları
geri veren Halit’le Saffet Ferit’in hikâyesi... Bu hikâyeler, ayrıca başka birtakım ayrıntılar, tuluatçıların
dünyasını çok canlı, çok renkli bir biçimde canlandırmaya yetiyor.
İkinci bölümü oluşturan Anadolu turnesi, birinci bölümün yarısından da kısa. Ama bu bölüm-
de çok ilginç parçalar var. Sözgelimi hikâyenin 66-67. sayfaları tuluat tiyatroları hakkında nerdeyse
pratik ders niteliğinde. Bir alıntı: “Kumpanya rağbetteydi. (...) Halit hemen pazartesi, perşembe tem-
sillerini kesti. Pazar günü matinesini, futbol maçı olduğu günler maçtan sonraya bıraktı. Maçlarda
bütün trupla hazır bulundu. Rağbet o şekilde ayarlanmıştı ki, aylardan beri boş bir tek sandalye
yoktu. Köylerden arabalarla köylüler geldi. Birkaç pazar, iki yakın köye temsil vermek üzere gidildi.
Kasabadan bu seyahate iştirak eden gençler oldu. Şehrin küçük gazetesinde köy ve tiyatro mevzulu
bir makalecik, Saffet’in de yardımıyla yazdırıldı. Yazan kasaba gencine, kulislere girmek için müsa-
ade verildi. Bir kasabalı üniversiteli gencin bir perdelik piyesi, kendisinin de tanıyamayacağı şekilde
oynandı. Bir başka gence, mevkiine lâyık rol verildi. İş tıkırındaydı.”
İşler yolunda giderken, Saffet’le Halit’in “abayı yaktıkları” Sitare, kumpanyanın yıldızı, bulun-
dukları kasabanın tüccarlarından Keresteci Rıza ile gider, bir de not bırakır: “Keresteci Rıza ile evle-
neceğiz. Yalova’ya gidiyoruz. Son temsilde Sitare sahneye çıkmayınca ıslıklar, yuhalar gırla gider, yu-
47