Page 10 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 1.Ünite
P. 10
1. Ünite
EDEBİYAT
(...)
3. Metin Batı’da güzel sanatlarla ilgili teorik konular geliştikçe edebiyat da bu sanat-
lardan biri olarak benimsenmiş, böylece edebiyatın diğer güzel sanatlarla ortak
estetik prensipleri paylaştığına dikkat çekilmiştir. Buna göre her edebî eserin
aynı zamanda bir sanat eseri olmasıyla, içlem-kaplam (tazammun-şümul) iliş-
kileri göz önüne alınarak sanatın tarifi, kaynağı, gayesi, din, ahlâk, felsefe, top-
lum vb. alanlarla ilgisi gibi problemler edebiyatın da problemleri olmuştur. (...)
Edebiyat hiçbir maddî malzemeye, alete, mekâna bağlı olmayan, tamamıyla zihnî bir sanattır. Duygu,
düşünce ve hayalleri diğer sanatların ancak yoruma bağlı sembollerle ifade etmesine karşılık edebi-
yat maddî dünya intibalarından şuur, şuur altı, mistik ve metafizik boyutlara kadar insanî olan her şeyi
apaçık veya alegorik-sembolik şekilde ifadeye muktedirdir.
Edebiyat, diğer sanatlara oranla bu gücünü ve zenginliğini kullandığı malzemenin “söz” olmasına
borçludur. Aynı zamanda günlük hayatın anlaşma vasıtası olan dil, insanlık tarihi boyunca diğer güzel
sanatların kullandığı malzemelerle mukayese edilemeyecek seviyede büyük bir gelişme göstermiştir.
Bütün kelime, terim, tabir, argo, özel meslek dilleri gibi sözlük çerçevesindeki zenginleşmenin dışında
mecazlarla ve sanatkârların şahsî tasarruflarıyla âdeta sınırsız bir büyüme gösteren dil bu gelişmesini
hâlâ devam ettirmektedir. Ancak günlük konuşmada ve diğer alanlarda kullanılan dille edebî dil bir-
birinden oldukça farklıdır. Günlük dil en yalın ve doğrudan bir anlatımı gerektirirken edebî dil mecazi
ve sembolik bir tecrit istikametinde gelişir. Bu husus günlük hayatta mecazların, edebî eserde de
yalın ifadenin kullanılmayacağı mânasına gelmez. Yalnız kelimelerin sözlük anlamları edebî metinde
birtakım sapmalara uğrar. Yazarın edebî bir eser meydana getirme gayesi ve gayretiyle dile tasarruf
etmesi bir ölçü olabilir. Ancak böyle bir gayret olmaksızın hazırlanmış bir siyasî nutkun veya bir mek-
tubun zamanla edebî bir değer kazanması bu ölçünün de yeterli olmadığını göstermektedir. Halk
dilinde “edebiyat yapmak” deyimiyle sözlük dilinin edebiyattaki sapması yani üslûp haline gelmesi,
biraz da sanat ve edebiyat zevki teşekkül etmiş kişilerin sezgi ve tecrübelerini ilgilendirmektedir.
Edebî eser, herhangi bir aracıya gerek olmaksızın orijinal yapısıyla her seviyeden okuyucusuna
doğrudan doğruya ulaşabilen tek sanattır. Bunu da kullandığı malzemenin söz olmasına borçludur.
Diğer sanat alanlarında eserler hemen daima tektir ve onu seyretmek-dinlemek için o tek nüsha ile
karşı karşıya gelmekten başka yol yoktur. Edebî eser ise yazarının meydana getirdiği orijinal şekliyle
her zaman okuyucusuna ulaşabilmektedir.
(...)
M. Orhan Okay, TDV İslâm Ansiklopedisi, C 10, s. 395-397
22