Page 4 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 2.Ünite
P. 4
2. Ünite
Hayvan, daima, soluk soluğa, kulaklar dimdik, gözler fırıl fırıl ve çehre hiddetinden karmakarışık,
bumburuşuk!
Zincirden boşanıverse, şüphesiz, önüne insan ve hayvan ne gelirse, neresi gelirse, hemen menge-
ne gibi tuttuğunu bırakmaz, sert yaylı, çenesinde parçalandığını, koptuğunu göreceğiz. Hele bir kedi,
bir köpek geçmiyor mu, Juju hırsından boğuluyor. Ne havlamalar, ne ulumalar, ne inlemeler!
Zavallı Senegalli, bir türlü söyleyemediği "j"leri değiştirerek:
"Susu! Susu!" diye ne kadar bağırsa (...) nafile...
Juju kıyamet koparıyor, hırlıyor, eşiniyor, atılıyor, zapt edilmez bir hâle geliyor. O zaman, çaresiz,
çeke çeke, koparır gibi tekrar eve sokuyorlar. Balkondan uzanan penyuvarlı ve dağınık saçlı bir Frenk
karısı, ıslak köpek tüyü gibi koktuğu vehmini veren etekleri havalanarak iltifat ediyor:
"Juju! Juju! Şeri..."
Ve sokağın sükûneti de geri geliyor.
Kendi kendime soruyorum:
"Bir gün, zinciri kopuverince ne olacak? Acaba ne kıyametler kopacak?"
Nihayet, bir gün, bu korktuğum, beklediğim, merak ettiğim hadise vuku buldu; Juju'nun zinciri,
zencinin elinde kaldı. Köpek mancınıktan kurtulan bir taş gibi fırlamış, bir an içinde gözden kaybol-
muştu. Arkasından yetişemediler, gittikçe uzaklaşan ve sokaklar arasında gittikçe sönerek akseden
havlamalar, o kadar!
"Buldok" kasabayı altüst etmeye gitmişti; kim bilir ne facialar işitecektik?
Hâlbuki öyle olmadı:
İki gün sonra Juju'yu zincirinde çok sakin gördüm. Demek ki dönmüş veya bulunmuştu ve muhak-
kak ki daha azılı yerli köpeklere rast gelmiş, el sillesini tatmış, yersiz, yurtsuz kalmış, Hanyayı Konya'yı
öğrenmiş, açlığı denemiş, Senegalli bekçisini, Penyuvarlı gözcüsünü arkasında bulamayınca bütün
azgınlığını, kaba sığmayan öfkesini bırakmış, sünepeleşmişti.
42