Page 5 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 2.Ünite
P. 5
Hikâye
Hava almaya çıkardıkları zaman, artık, hürriyet eskisi kadar ona cazibeli görünmüyordu; zinciri
tahammül edilmez bir yük gelmiyordu.
Hatta, daha sonraları, neferin yanında bağsız dolaşmaya koyuldu; ayakları dibinde zincirsiz ve uslu
yürüyor, dünyaya filozof gözüyle, hiddetle değil, düşünceli bakıyordu. Bu gözler, anlamaya başladığı
dünyayı artık tartıyordu.
O eski korkunç mahluk, zinciri çıkınca, basbayağı bir köpek olmuştu. Evvelce yanına yaklaşamayan
mahalle çocukları, etrafını sarıyorlar:
"Susu! Susu!" diye alay ediyorlardı.
Aldırmıyordu bile... Zira bütün heybetini, kahramanlığını o kopmayacak sandığı zincire borçlu idi.
Eminim ki Juju'nun gamlı gözlerinden ara sıra, uzak, şanlı bir hatıra gibi bu zincir geçiyor, köpek,
zincirini arıyordu.
Refik Halid Karay, Gurbet Hikâyeleri
Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
bedbin: Kötümser. mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli olarak.
biteviye: Tekdüze. nefer: Er.
cihet: Yön, yan, taraf. penyuvar: Sabahlık.
fenni: Fene, bilime ilişkin, bilimle ilgili. römorkör: Yedeğinde özellikle deniz taşıtı götü-
ren taşıt.
halkolmak: Yaratılmak.
şeri (chéri): Sevgili.
izbandut: Görünüşü ve davranışı ile korku ve-
ren (iri yarı adam). şilep: Yük gemisi.
kürsü-i temaşa: Seyretmek, gözlemlemek için terkip: 1. Birleşim, birleştirme, bir araya getir-
yüksekçe yer. (Metinde Abdülhak Hamit Tar- me. 2. (kimya) Bileşim.
han’ın şiirine gönderme yapılmıştır.) tetkik: 1. İnceleme. 2. Araştırma.
Metin ve Türle İlgili Açıklamalar
Hikâye
Hikâye (öykü); yaşanmış ya da yaşanabilir olay veya durumların kişi, yer ve zamana bağlı olarak
okuyucuda heyecan ve zevk uyandıracak şekilde anlatıldığı kısa edebî türdür. Hikâyede okuduğunuz
Zincir adlı metinde bir köpeğin evinden ayrılıp sokakta yaşadıklarından sonra eve dönmesi olayında
olduğu gibi genellikle tek olay anlatılır, kişi sayısı azdır. Kahramanların bir yönü üzerinde durulur. Za-
man ve mekânın anlatımında ayrıntıya girilmez. Hikâyede genellikle kısa cümleler kullanılır.
XIV. yüzyılda İtalyan edebiyatında Boccaccio’nun (Bokaçyo) yazdığı Decameron (Dekameron) adlı
eser, hikâye türünün ilk örneği kabul edilir.
Türk edebiyatında Tanzimat’tan önce hikâye türünün yerini halk hikâyeleri, destanlar, masallar,
mesneviler ve Dede Korkut Hikâyeleri tutmaktaydı.
Batılı anlamda hikâye, Türk edebiyatına Tanzimat’la girmiştir. Ahmet Mithat Efendi’nin Letâif-i Ri-
vâyât adlı eseri ilk hikâye örneklerindendir. Letâif-i Rivâyât’ta yer yer geleneksel hikâyenin anlatım
özelliklerine rastlanır. Teknik açıdan güçlü, Batılı örneklere benzeyen ilk hikâye ise Samipaşazade Se-
zai’nin Küçük Şeyler adlı eseridir.
43