Page 10 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 2.Ünite
P. 10

2.  Ünite




                  — Kont de Ronfi’nin kilercisiyim.

                  — Bu, kızınız mıdır?
                  — Evet.
                  — Ne iş yapar?
                  — Şatonun çamaşırcısıdır.

                  — Nereye gidiyorsunuz?
                  — Kaçıyoruz.
                  — Neden?
                  — Bu akşam, bu taraflara on iki Prusyalı asker geldi. Üç bekçiyi kurşuna dizdiler ve bahçevanı da
               astılar. Ben, küçüğün başına bir şey gelmesinden korktum.
                  — Nereye gidiyorsunuz?

                  — Blainville’e.
                  — Niçin?
                  — Çünkü, orada bir Fransız ordusu varmış.
                  — Yolu biliyor musunuz?

                  — Mükemmel surette.
                  — Pekâlâ, bizi takibediniz.
                  Kıt’anın bulunduğu yere dönülmüş ve kıt’a, tarlalar içinden tekrar yürüyüşe başlamıştı. Çok sessiz
               bir adam olan ihtiyar, teğmenin yanında bulunuyor; kızı ise yanı başında yürüyordu.
                  Kız, birden bire durdu.
                  — Çok yoruldum, baba, dedi. Daha fazla yürüyemiyeceğim.

                  Ve oturdu. Soğuktan titriyor ve nerede ise ölecekmiş gibi görünüyordu. Babası onu taşımak isti-
               yorsa da, bir şey yapamıyordu; çünkü, çok ihtiyar, çok da zayıftı.

                  Ağlar gibi:
                  — Teğmenim, dedi, yürüyüşünüze mâni olmıyalım. Fransa her şeyden önce gelir. Bizi bırakınız.
                  Subayın vermiş olduğu emir üzerine bir kaç asker oradan açılmışlar ve biraz sonra, ellerinde kesil-
               miş dallar olduğu halde geri dönmüşlerdi. Hemen hemen bir dakika içinde bir sedye yapılıvermişti.
               Bütün kıt’a, teğmenin bulunduğu yere yaklaşmıştı.
                  Teğmen, askerlere hitabederek:
                  — Soğuktan ölmek üzere olan bir kadın var, dedi. Bu kadını soğuktan muhafaza için kim kaputunu
               verebilecek?
                  Bütün askerler kaputlarını çıkarmışlardı.
                  — Haydi bakalım, kim taşımak ister?

                  Bütün kollar bu taşıma işine hazır bir vaziyette bulunuyordu. Sıcak asker kaputuna sarılmış olan
               genç kız, sedye üzerine yavaşça yatırılmış ve sonra dört kuvvetli omuz üstünde havaya kalkmıştı.
               Genç kız, köleleri tarafından taşınmakta olan bir Şark kraliçesi gibi, yürüyüşüne daha kuvvetli, daha
               cesur, daha canlı (…) devam eden kıt’a ortasında gidiyordu.
                  Bir saat sonra, tekrar duruldu ve herkes, karlar içine yattı. İleride, ova ortasında, iri ve kara bir göl-
               ge koşuyordu. Bu gölge, bir yılanı andırır şekilde uzuyor ve efsanevî bir canavar gibi görünüyordu.
               Sonra, o cisim, birden bire, yuvarlak bir şekil alıyor, sür’atli hamleler yapıyor, duruyor, tekrar hareket





       48
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15