Page 52 - Felsefe 10 | 3.Ünite
P. 52

3. ÜNİTE










               3.6.1.4. Temel Hak ve Özgürlükler Açısından Egemenlik Sorunu
                  Egemenlik; bir grup veya toplumun gücü kullanma yetkisi ve iradesiyle ilgili olup toplulukla-
               rın ortak varlıklarını sürdürebilmesinin temel şartlarındandır. Tanım olarak egemenlik; bir grup,
               toplum veya ülkede nihai kararı veren gücü ifade etmektedir. Bireysel ilişkilerde, ailede ve okulda
               da egemenlikten söz edilebilir. Bütün egemenliklerin üzerinde de en üst egemenliğin devlete ait
               olduğu ileri sürülmektedir. Bununla birlikte devlet biçimleri arasındaki farklılıklar, egemen olup
               olmamalarıyla değil egemenliğin kaynağı, meşruiyeti ve kullanım şekilleriyle ilgilidir.
                  Egemenliğin kaynağı ve sınırları; insanın geniş topluluklar hâlinde yaşamasından bu yana ka-
               bile toplulukları, site devletleri, imparatorluklar, teokratik devletler veya cumhuriyetlerde temel
               bir problem hâline gelmiştir. MÖ 2000’lerde Gılgamış Destanı ve MÖ 7-8.yüzyıllarda Homeros’un
               İlyada ve Odesa’sında ve kutsal metinlerde yönetimlerin kaynağı ve meşruiyeti ile ilgili çeşitli pasaj-
               lar geçmektedir. Fârâbî’nin “Erdemli Şehir” eseri, Selçuklularda Nizâmülmülk’ün ve Osmanlılarda
               Şeyh  Edebali’nin  yazı  ve  tavsiyeleri  esas  olarak  yönetimin  meşruiyeti  ile  ilgili  bulunmaktadır.
               Egemenliğin kaynağı soyluluk, zenginlik, kutsallık, savaşçılık, bilgelik ve adalet gibi çeşitli unsur-
               larda aranmıştır.
                  Orta  Çağ’ın  sonlarına  doğru  modern  devletlerin  oluşmaya  başlamasıyla  yurttaşların  (milleti
               oluşturan zümre, grup ve insanlar) yönetime karşı, yönetimlerin yurttaşlara karşı yetki ve sorum-
               luluklarının neler olacağı tartışılmıştır.
                  T. Hobbes, J. Locke ve J. J. Roussesau egemenliğin kaynağını bir tür “sözleşmeye” dayandırmaya
               çalışmıştır. ABD İnsan Hakları Bildirgesi ve Fransız İhtilali’ne de temel olan “Doğal Hukuk Öğretisi”
               ise doğuştan gelen haklara sahip olunduğunu varsaymakta ve yurttaşların temel hak ve özgür-
               lüklerinin korunmasını devletin meşruiyetinin temeli olarak görmektedir. Otorite veya bir diğer
               anlatımla meşru iktidar; baskı, güç veya korkuya değil temel insan hak ve özgürlüklerin garanti
               altına alınmasına bağlıdır. Egemenliğin asıl sahibi ise halktır (yurttaş). TBMM’de “Egemenlik ka-
               yıtsız şartsız milletindir.” ibaresi yer almakta olup öncelikle yasa koyma ve denetim iradesinin ve
               yetkisinin millet adına mecliste olduğunu ifade etmektedir. Seçilmiş kişiler de bu yetkilerini ana-
               yasal sınırlar içinde kullanmakla sorumlu tutulmaktadır. Bu anlayış “temsilî demokrasiye” denk
               düşmektedir.
                  Günümüz demokrasilerinde de hak ve özgürlüklerin nasıl geliştirileceği, yoksulluğun nasıl gi-
               derileceği, paylaşım ve adalet sorunlarının nasıl çözüleceği, toplumsal rızanın nasıl sağlanacağı,
               bunun için serbest ekonomi ve seçimlerin yeterli olup olmadığı, kültürel olanla evrensel olanın
               çelişip çelişmediği gibi konularda çeşitli tartışmalar bulunmaktadır.







                    Tartışalım
                     Tartışalım




                  1.  “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yargısını egemenliğin kaynağı düşüncesiyle
                      değerlendiriniz.
                  2.  Egemenliğin kaynağı ve meşruiyeti açısından monarşilerle demokrasileri kıyaslayarak
                      değerlendiriniz.
                  3.  Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözünü kişisel hak ve özgürlük bağ-
                      lamında değerlendiriniz.













            120
   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57