Page 4 - Felsefe 11 | 3.Ünite
P. 4
3. ÜNİTE
12. YÜZYIL ÇEVİRİ FAALİYETLERİNİN 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNE
ETKİSİ
12. yüzyıla doğru İslam dininin geniş bir coğ-
rafyaya yayılması, beraberinde bilim ve felsefenin
de bu coğrafyalarda gelişmesini sağlamıştır. Bu
durum, Bağdat, Tunus, Toledo, Sicilya, Solerno
gibi yerleri bilim ve felsefenin merkezi konumuna
getirmiş; astronomi, tıp ve felsefe gibi alanlarda
gelişmeler olmuştur (Görsel 3.1).
12. yüzyıldan itibaren Batı; ilk olarak İslam
ilimleri, Antik Yunan, Hint ve Mısır eserlerini
Arapçadan kendi dillerine çevirmeye başlamıştır.
Aralarında Müslüman, Yahudi ve Hristiyanların Görsel 3.1: Zeytuniye Üniversitesi, Tunus, MS 732
İbn Haldun burada öğrenim gören
bulunduğu mütercim bir grup tarafından İslam düşünürlerinden biridir.
Aristoteles’in “Metafizik”, İbn Sînâ’nın “el- Kanun
fi’t Tıp” ve Sahl b. Bişr’in “Astronomi Risalesi”, İbn Rüşd’ün “Aristoteles Şerhleri” gibi bilim ve felsefe
eserleri öncelikle çevrilmiştir. Çeviri merkezlerinin kurulmasıyla Batı’da İslam filozoflarının görüşleri
17. yüzyıla kadar güçlü etkisini sürdürmüş ve üniversitelerde “İbn Rüşdcülük”, “Avicenna Ekolü” gibi
adlandırılmalar yapılmıştır.
Genel olarak çeviri hareketleri 12. yüzyılda Afrikalı Konstantin’in Tunus’tan getirdiği tıp alanındaki
eserleri Salerno’da Latinceye kazandırmasıyla başlamıştır. Zamanla çeviri hareketi Almanya ve Fransa’ya
yayılarak 14. yüzyılda bütün Avrupa’yı etkisi altına almıştır. Bu etkinin oluşumunda Anadolu coğrafya-
sının da payı vardır. Yunancadan Farsçaya çevrilen eserler, Tebriz ve Trabzon üzerinden Anadolu ile
Bizans’a geçmiştir. Ayrıca ünlü matematikçi ve astronom Nasreddin-i Tusî’nin İslam âlimlerince prob-
lemleri çözülmüş olan trigonometriye yönelik eserinin ilk kez Osmanlı Dönemi’nde çevirisi yapılmıştır.
Çeviri hareketinin yoğun olarak 16-17. yüzyılın sonlarına kadar devam ettiği görülmektedir. İki kül-
türün etkileşimi, Antik Yunan felsefesinin neredeyse tamamının Batı tarafından öğrenilmesini sağlamış
ve dolayısıyla Rönesans’ın ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olmuştur.
Uygulama
Aşağıdaki metni okuyup metinden hareketle verilen soruyu cevaplayınız.
17. yüzyılda yaşamış filozof Digby, İbn Sînâ’nın ruh hakkındaki düşüncelerini ve onun uçan
adam metaforunu yakından takip eder. Metaforda gözleri kapalı, kulakları işitmeyen, bedeninin
herhangi bir noktası kendisine değmeyen, havada öylece salınan bir adam tasavvur edilir. Adam,
bedene sahip olduğunu bilmiyor ancak düşünüyor, düşündüğünü bilerek düşünüyor. Var olduğu-
nu, bir başkasının onun varlığını onaylamasına ve kendisini inandıracak bir başka bilince gerek
duymadan düşünüyor.
“Digby, İbn Sînâ’ya ait ruhun bedenden ayrı varlığı olduğu ve ruhun varlığının farkında oldu-
ğuna dair kanıtlarını inceler. İbn Sînâ’dan esinlendiği şey “uçan adam” metaforudur. Kaleme aldığı
denemesinde İbn Sînâ’nın Latinceye çevrilen ‘Almahad’ ve Descartes’ın ‘Metod’ eserinde aynı tespi-
tin bulunduğuna dikkat çeker. İkisi de aynı şeyi kastederek şöyle demektedir. Benliğimi yürümemi,
konuşmamı, düşünmemi sağlayan kişiden (bedenden) soyutlasam; bacaklarım ve dilim olmayıp da
yürüyemesem ama hayatta olsam bana sadece zihnim karşılık verecektir. Sonuçta aynı şey olarak
kaldığımı, benliğimin kaybolmadığını bilirim.”
Veysel Kaya, İbn Sînâ’nın Batı Dünyasındaki Etkileri
Soru
Metinde geçen İbn Sînâ’nın ruh görüşünün Descartes’ın düşünceleri üzerindeki etkisini
açıklayınız.
66