Page 9 - Felsefe 11 | 3.Ünite
P. 9

3. ÜNİTE                                                                     15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi





            Bilimsel Yöntem
               15-17. yüzyılın en büyük başarısı bilimde olmuştur. Rönesans, diğer birçok alana olduğu gibi
            MS  2-15.  yüzyıl  Hristiyan  düşüncesinde  şekillenen  bilim  anlayışına  da  karşı  çıkmıştır.  Skolastik
            düşünce, deney ve gözlem yerine otorite kabul ettikleri bilgilerle bilimsel konularda açıklama yap-
            maya çalışmıştır. Rönesans düşüncesi ise bilimde otorite olmuş bilgilere değil deney, gözlem ve
            hesaplanabilir bilimsel çalışmalara yönelmiştir.
               15-17. yüzyıl, bilim ve bilimsel yöntemin geliştiği dönemdir. Gözlem, kontrollü deney, hipotez
            ve matematiksel hesaplama; bilimin yöntem kazanmasına katkı sağlamıştır. Gözlem, eski çağlardan
            bu yana yapılan bilimsel çalışmanın aşamasıdır. Rönesans’ta bilimin yöntem kazanması özellikle
            astronomi ve anatomi konusunda ciddi bilgiler oluşturulmasını sağlamıştır. Kontrollü deneyler ise
            özellikle fizik alanında bilimsel hesaplamalar yapılmasını, geçici açıklama modeli olan hipotezlerin
            doğrulanmasını sağlayan bilimsel araştırmanın önemli bir basamağıdır. Gözlem, kontrollü deney ve
            hipotez sonrası yapılan matematiksel hesaplamalar bilimsel bilginin güvenilirliğini oluşturmuştur.
               17. yüzyıl düşünce dünyasının ve modern felsefenin ilk filozoflarından Francis Bacon, bilginin
            güç için olduğunu ifade edip doğanın bilgisine ulaşmanın en güvenilir yolunun bilim olduğunu ve
            bilimsel yöntemin bu bilgiyi sağlayabileceğini savunmuştur. Bacon, bilimsel yöntemi aklın bir aracı
            olarak ifade etmiştir..
            Kartezyen Felsefe
               Descartes felsefesi olarak bilinen kartezyen felsefe, kesin bilginin varlığını ortaya koymaya ça-
            lışan yöntemli bir felsefedir. Bu yöntem, her türlü bilgiden şüphe duymak suretiyle yanılgılardan
            kurtulup sağlam bir temele ulaşmayı ve bu temele dayanarak doğru bilgilerin oluşmasını içerir.
            Başka bir ifadeyle Descartes, bilgilerden şüphe ederek kendisinden şüphe edilmeyen bilgilere ulaş-
            maya hedefler. Bu şüphe, bazı sofistlerde olduğu gibi mutlak değil metodik bir şüphedir. Metodik
            şüpheyi  kendi  üzerinde  deneyen  Descartes,
            bildiği ve duyumsadığı her şeyden kuşku du-
            yabileceğini  ancak  son  noktada  kuşkudan,
            kuşku duymakta olan kendinden ve tüm süreç                      Varlık
            boyunca gerçekleştirdiği düşünme eyleminden
            asla kuşku duyamayacağını belirtir. Bu duru-
            mu  “Düşünüyorum,  o  hâlde  varım.”  sözüy-
            le ifade eder. Dolayısıyla insanın akıl yoluyla   Yaratan Töz          Yaratılan Tözler
            kesin  bilgilere  ulaşabileceğini  ve  bu  bilgilere
            dayanarak yaşamı boyunca elde ettiği bilgile-
            rin  doğruluğunu  ortaya  koyabileceğini  iddia
            eder. Descartes’ın kartezyen felsefesi düşünen                           Ruh        Madde
            “ben”i temele alan, onu özneleştiren bir sonuç          Şekil 3.3: Varlığa yönelik tözler
            doğurur. Bilginin merkezinde olan özne, varlık
            hakkındaki  gerçeklerin  bilgisini  akıl  yoluyla
            elde etmeye çalışır. Ayrıca ona göre varlık alanında iki ana töz vardır: yaratan töz  ve yaratılan
            tözler. Yaratan töz, kendinden başka hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her şeyi yaratan sonsuz tözdür.
            Yaratılan töz ise birbirine indirgenemeyen iki alt tözden oluşan ve aynı zamanda sonlu olan ruh
            ve madde tözleridir (Şekil 3.3). Ruh akla karşılık gelen, düşünen; madde ise uzayda yer kaplayan
            tözdür. Dolayısıyla Descartes, düalist bir anlayış sergiler.
            Hukuk Felsefesi
               Rönesans’ta reform hareketleri, devlet ve hukuk üzerine düşüncelerin artmasını sağlamıştır ve
            bunun doğrultusunda kilisenin gücü giderek azalmıştır. Siyaset kapsamında devlet ve hukuk üze-
            rine Niccolo Machiavelli ve Thomas Hobbes’un görüşleri önemlidir.
               Machiavelli, İtalya’nın güçlü bir prens tarafından yönetildiği zaman ulusal birliğin sağlanabi-
            leceğini ileri sürer. Prensin mutlak güç sahibi olması gerektiğini ve bütün kurumların ona bağlı
            olmasının zorunlu olduğunu belirtir. Ona göre “Amaca ulaşmak için her yol mübahtır.” ve prens bu
            ilkeye göre devleti yönetmelidir.






                                                                                                               71
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14