Page 56 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | Kavram Öğretimi Kitabı
P. 56

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
                                                                                      Kavram Öğretimi 27
            Öğretim Programları ve Ders Kitapları Daire Başkanlığı         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12
            4. ÜNİTE     : ROMAN > Cumhuriyet Dönemi’nde Roman > Edebiyat ve Sanat Akımları
            Kavram       : Büyülü Gerçeklik
            Genel Beceriler  : Eleştirel Düşünme Becerisi
            Alan Becerileri  : Okuma Becerisi

             Çalışmanın Adı                ROMANDA BÜYÜLÜ GERÇEKLİK NEDİR?                          20 dk.
             Çalışmanın Amacı  Romanda büyülü gerçeklik akımının genel özelliklerini belirleyebilme.


            Yönerge: Aşağıdaki bilgi notunu ve metni okuyunuz. Bunlardan hareketle soruları cevaplayınız.



              Bilgi Notu: Büyülü gerçekçilik, gerçek hayatta yaşanabilecek olayları, gerçekçi bir üslupla anlatırken nor-
              mal şartlarda yaşanamayacak doğaüstü olayları anlatıya dâhil eden bir yazı üslubu olarak tanımlanabilir.
              1960’lı yıllarda isimlendirilmiş olan postmodern edebiyat kuramının merkezinde yer alan akımlardan biri
              olarak kabul edilen “Büyülü Gerçekçilik” akımı Latin Amerika kökenlidir ve en önemli temsilcilerinden biri
              Kolombiyalı yazar, romancı ve oyun yazarı Gabriel Garcia Marquez’dir (Gabriel Garsiya Markuez).
              Büyülü Gerçekçilik akımının Türk edebiyatında ilk örneklerinden biri olan Latife Tekin’in en çok ses
              getiren eseri 1983 yılında yayımlanan Sevgili Arsız Ölüm adlı eseridir. Masalsı bir anlatımla cinlerin,
              perilerin, büyülerin, batıl inançların kent yaşamında köylü ve yoksul olmanın gerçekliği, sahiciliği ve
              doğallığı ile zengin bir anlatım sunmaktadır Sevgili Arsız Ölüm.


                                              SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM

              (…)
              Kadın, ahırda yattığı ilk gece uykusunda kendini demir bir beşiğin başında gördü. Beşiğin içine
              eğilip eğilip uyuyan bir bebeği öpüyor, sonra demir bir kapıdan dışarı çıkıyordu. O günden sonra
              gözünü ne zaman yumsa bu rüyayı gördü. Ve giderek öyle bir hâle geldi ki uyanıkken de aynı rüyayı
              görmeye başladı. Bu durumu, bembeyaz, uzun tüylü bir keçinin konuşarak üstüne saldırdığı güne
              kadar sürdü. Avazı çıktığı kadar bağırmasına rağmen keçi gerilemiyor, ağzında anlaşılmaz sözcükler
              geveleyerek öne doğru atılıyordu. İşte tam bu sırada yukardan bir top ışık düştü. Işığın düşmesiyle
              keçinin tüyleri kapkara kesildi. Arka arka gerileyip gözden kayboldu. O günden sonra Hızır Aley-
              hisselam onu ahırda hiç yalnız bırakmadı. Kimi zaman bembeyaz sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar, kimi
              zaman bir top ışık, kimi zaman da bir sesti.
              (…)
              Bayraktar ortada kaldı. Bir zaman, yazıda tarlada sığırcık gibi öte öte dolandı. Derken bir peri kı-
              zına sevdalandı. Arkasına bir kazma vurdu. Belinden aşağı bir urgan sallandırdı. Sevdalandığı peri
              kızını almak için altın aramaya koyuldu. Dağı bayırı deşmeye başladı. Bir yıl ayaklarıyla kollarıyla
              Alacüvek toprağını ölçe ölçe bitiremedi. Bir o kayanın dibine, bir öbür kayanın dibine işaret koydu.
              Sonunda Keşli Rıfat’ın sulak tarlasının yamacında durdu. Yamacın başına heliklerden bir ev kurdu.
              Evin kapısına bir kara it bağladı; bir yanına yakın gelen olduysa taşladı; bir türkü çağırarak kazma
              salladı. Derken kazdığı kuyunun başında durup soluklanmadan “Bitli çoban” oynamaya başladı.
              Oyun oynamasından köylüler, altın bulduğunu bildiler. Bayraktar, çıkardığı altınları gizli gizli götü-
              rüp peri kızına verdi. Onunla o harman zamanının sonunda, frezlenmiş tarlalarda bitli çoban oynaya
              oynaya dünya evine girdi. Peri kızını yamacın başındaki helikten evine gelin getirdi. Bayraktar’ın
              peri kızından bir oğlu, bir kızı oldu. Arada bir çocuklarının elinden tutup Huvat’la Atiye’yi yokla-
              maya köye geldi.
              (…)
                                                                                 Latife Tekin, Sevgili Arsız Ölüm
                                                                            (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.
              Kelime Dağarcığı
              helik: Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan küçük taşlar. sığırcık: Serçegillerden, siyah renkli, uzun gagalı,
              serçeden iri, ötücü bir kuş. urgan: Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinin herhangi birinden yapılan
              ince halat.


                                                                                                    53
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61