Page 5 - Tarih 11 | 5.Ünite
P. 5

SERMAYE VE EMEK


            ustayı, ara bir statü olan kalfa
            ve meslek öğrenme aşaması-
            nın başlangıcında bulunan çı-
            rak takip etmekteydi.
            Sanayi    İnkılabı   öncesinde
            zanaat  üretimi  içerisinde,  el
            emeğine  dayanan  ve  iş  bö-
            lümüyle  gerçekleştirilen  bir
            üretim  tarzı  da  manifaktür-
            dür. Manifaktür, XVI. yüzyıl ile
            XIX.  yüzyıl  arasında  fabrika
            sistemine  doğru  geçişi  ifade                               Görsel 5.2: Manifaktür üretimi (temsilî)
            eden kapitalist bir üretim tarzıdır. Manifaktür, Latince “manu factum’’ kelimelerinin birleşimin-
            den el ile yapılan üretimi ifade etmektedir. İngilizce’de “makine kullanılarak büyük sayıda ve
            miktarda mal üretim süreci” olarak tanımlanan manifaktürün Latince ve İngilizce anlamları
            karşılaştırıldığında ortaya çıkan bu farklılık, kavramın zaman içerisindeki değişimini göster-
            mektedir. Zamanla bu kelime herhangi bir malın “makine yardımıyla üretimi” anlamını ka-
            zanmıştır (Görsel 5.2). Kapitalist bir üretim tarzı olan manifaktür, Orta Çağ zanaat üretiminin
            çeşitli aşamalardan geçmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Manifaktürde iş birliğinden dolayı iş
            bölümü kavramı yaygınlaşmış ayrıca üretkenlikte de gözle görülür bir artış ortaya çıkmıştır.
            Manifaktür, makineli sanayi ile zanaat üretimi arasında bir köprü görevi görerek fabrika siste-
            mine geçiş için gerekli koşulları hazırlamıştır.


                 DÜŞÜNCELERİNİZ

               Atölye tipi üretimde zanaatkârlığın rolü nedir?






            Endüstriyel Üretime Geçiş

            XVIII. yüzyıl Avrupası’nda sanayi hamleleri küçük imalathanelerin kurulmasıyla başladı. Genel
            olarak kırsalda bulunan imalathanelerin yanında kendine özgü bir yapı ve üretim biçimine sahip
            olan loncalar bulunmaktaydı. Loncalar kendi sistemlerinin dışındaki imalathanelerin açılmasına
            karşıydı. Şehirlerin bu dönemde nüfus olarak az olması sanayileşme için gerekli olan yeterli iş
            gücü potansiyelini sınırlıyordu. Dolayısıyla imalathaneler genel olarak şehirlerde değil kırsal böl-
            gelerde bulunuyordu. Büyük fabrikaların henüz kurulmamış olması da imalathanelerin kırsalda
            faaliyet göstermesinin bir diğer nedeniydi. Mesela 1780’lerde Paris’teki dokuma tezgâhlarının
            %75’i kırsal kesimdeydi. Bu durum XVIII. yüzyılın sonunda başlayacak ve bir sonraki yüzyıla
            adını verecek olan “Sanayi İnkılabı” öncesi ön sanayileşmenin temellerini oluşturdu.
            Sanayi  İnkılabı’nın  ilk  dönemlerinde  dünyada  bugünkü  anlamıyla  motor  gücü  ve  elektriğe
            dayanan bir sanayileşme yoktu. Genellikle insan, hayvan, su ve rüzgâr gücüyle çalışan küçük
            tesisler ve atölyeler vardı. Özel sektör de diyebileceğimiz toplumsal kesim esnaf ve zanaatkâr-
            lardı. Esnaf ve zanaatkârlar faaliyetlerini lonca sistemine bağlı olarak yürütüyorlardı.
            XVIII. yüzyıl, klasik üretim ile yeni üretim sistemlerinin çatıştığı bir yüzyıl oldu. Zira klasik üre-
            tim sisteminin en önemli unsuru olan loncalar, kendine has bir yapılanmaya ve üretim sistemine
            sahipti. Adam Smith (Edım Smit), “Milletlerin Zenginliği” adlı eserinde klasik üretim sisteminin
            yeni üretim yapılarını engellediğini, bu yüzden loncaların kapatılması gerektiğini savundu.



                                                                                                      179
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10