Page 5 - Tarih 11 | 6.Ünite
P. 5

XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT


            Amerika  Birleşik  Devletleri’nin  (ABD)  XX.  yüzyılın  başlarında  gündeme  getirdiği  Wilson
            Prensipleri de bu fikrin devamı niteliğinde olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri de bu fikirleri
            kendi yayılmacı emelleri doğrultusunda kullanmıştır.
            1793-1815 yılları arasında meydana gelen savaşlar, özgürlük ve milliyetçilik akımlarını daha
            da  güçlendirdi.  Avrupa’da  1830  ve  1848  İhtilalleri  mutlakiyetçi  krallıkların  sonunu  getirdi.
            Demokratik devlet ve toplum düzeni, devletin laikleştirilmesi ve millî devletlerin oluşumunu
            hızlandırdı.
            Ulus devlet anlayışı, XIX ve XX. yüzyılın meşruiyet kazanmış devlet anlayışıdır. Milliyetçiliğin or-
            taya çıkışı ile millî devletlerin ortaya çıkışları aynı döneme denk gelmektedir. Millî devlet anlayışı
            Fransa, Almanya ve İtalya gibi devletlerde görülmüş daha sonra Doğu Avrupa’ya ve dünyaya
            yayılmıştır. Millî devlette meşruiyetin kaynağı, din, soy veya krallık olmaktan çıkıp laik, demok-
            ratik yapı içerisinde kendini ifade etmeye başlamıştır. Vatandaşlar arasında farklı sınıfsal yapı-
            ların olmaması temel ilke olmuştur. Bu ilke ile bütün vatandaşlar eşit olarak kabul edilmişlerdir.
            Vatandaş kavramı genelleştirilmiş ve böylece her yurttaş ülkenin egemenliği ile direkt bağlantılı
            hâle getirilmeye çalışılmıştır.


                 DÜŞÜNCELERİNİZ
               Günümüz yurttaşlık anlayışı ile XIX. yüzyıl yurttaşlık anlayışı arasındaki farklar nelerdir?







             Ulus devletler, üniter yapıya sahip olmuşlar ve çoğulculuğu kolay ko-
             lay kabul etmemişlerdir. Üniter yapıdan kastedilen, siyasi otorite-
             nin tek merkezde toplandığı, merkezî otoritenin tek bir anayasa
             ile sağlandığı, yasama organının yaptığı kanunların tamamının
             bütün ülkede uygulandığı ve tek bloklu toplum yapısının be-
             nimsendiği siyasi oluşumdur. Millî devletlerin hemen hemen
             tamamı demokratik ve parlamenter bir yapıdan yana olduk-
             larını  ileri  sürseler  de  uygulamada  milliyetçi  anlayışı  devam
             ettirdikleri  için  söyledikleri  ile  uygulamaları örtüşmemektedir.
             Bundan dolayı dışlayıcı ve dayatmacı politikalardan ve uygula-
             malardan pek vazgeçememişlerdir. Milliyetçiliği devlet ideolojisi hâ-
             line  getiren  millî  devletler,  millî  tarih  söylemi  ile  geleceği  kendileri
             şekillendirmeye çalışmıştır.

                   OKUMA PARÇASI

               Ulusun ortaya çıkmasında en etkili olan faktör, yerel devletin, ekonomik ilişkilerin ve duy-
               gusal bağlılıkların kapsayıcılığıdır. Ulus devlet anlayışının en temel felsefi alt yapısı XIX.
               yüzyılda Georg Wilhelm Friedrich Hegel  (Corç Vilhem Frederik Hegel-Görsel 6.1) tarafın-
               dan geliştirilmiştir. Millet bilincinin ve duygusunun devlet bilinciyle bütünleşmesi hâlinde
               bir anlam ifade edeceğini, bu şuurun ise ancak devletle mümkün olduğunu belirten Hegel,
               aksi durumda milletin bir anlamı olamayacağını savunmuştur. Bu yaklaşımı ile Hegel, mil-
               let söylemini devlet merkezli olarak ifade etmektedir. Devlet yapısı içinde kuvvetler ayrılığı
               ilkesinin zamanla geçerlilik kazanması da demokratik ulus devletlerin ortaya çıkmasında
               belirleyici olan özelliklerden birisi olmuştur.
                                                                           Akıncı, 2012, s.68'den düzenlenmiştir.






                                                                                                      199
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10