Page 8 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 6.Ünite
P. 8

6.  ÜNİTE






               KARAGÖZ  : Aksaray Hamamı’nı korlar.
               HACİVAT     : Hay Allah müstehakkını versin, Karagözüm! Hamam sofranın ortasına gelir mi?
               KARAGÖZ  : Ufaltırlar da, küçültür, öyle korlar.
               HACİVAT     : Değil efendim, önce çorba korlar.
               KARAGÖZ  : Haa, çorba korlar.
               HACİVAT     : Çorbanın içine ne sıkarlar?
               KARAGÖZ  : Sıkarlar, sıkarlar… Kaşık sıkarlar.
               HACİVAT     : Hayır canım, kaşık dizilir.
               KARAGÖZ  : Sıkarlar, sıkarlar… Tuz sıkarlar.
               HACİVAT     : Birader, tuz ekilir.
               KARAGÖZ  : Sıkarlar, sıkarlar… Biber sıkarlar.
               HACİVAT     : Hayır, biber ekilir.
               KARAGÖZ  : Sıkarlar, sıkarlar, sıkarlar… Misafirler dişlerini sıkarlar.
               HACİVAT     : Canım, neden?
               KARAGÖZ  : Birisi başlasın da, sonra biz başlayalım diyerekten.
               HACİVAT     : Efendim, değil. Çorbanın içine ne sıkarlar? Onu soruyorum.
               KARAGÖZ  : Hoppalaa! Sıkarlar, sıkarlar…
               HACİVAT     : Ne sıkarlar?
               KARAGÖZ  : Tabanca sıkarlar.
               HACİVAT     : Birader, ne işi var?
               KARAGÖZ  : Tabiî. Şehriyelerle pirinçler kavga ediyorlarsa ayrılsınlar diyerekten.
               HACİVAT     : Karagözüm, limon sıkarlar. Benim de sana söylemiş olduğum “Bir ufacık fıçıcık, içi dolu
                            turşucuk” limon değil mi?
               KARAGÖZ  : Bunu kim bilmez be! Şurada oturan mini mini yavrular bile bilir. Sen şimdi bilmeceyi ben-
                            den dinle.
               HACİVAT     : Benim bilmecelere karnım tok.
               KARAGÖZ  : Dinle bakalım.
               HACİVAT     : Söyle bakalım, Karagözüm!
               KARAGÖZ  : Çabuk bilme haa!
                             [……………………………..]
               HACİVAT     : Canım, söyle bakalım nedir?
               KARAGÖZ  : Hacivat: “El üstünde kaydırmaca”.
               HACİVAT     : Malûm.
               KARAGÖZ  : Ne o?
               HACİVAT     : Sabun.
               KARAGÖZ  : Peki, “Dil üstünde kaydırmaca”.
               HACİVAT     : Evet efendim, “dondurma”.
               KARAGÖZ  : Bilme çabuk be! Boğazını sıkayım arada sırada.
               HACİVAT     : Efendim, bilirim ben onu.
               KARAGÖZ  : Peki, “Gıcırlının bıcırlısı, bıcırlının gıcırlısı; yarısı canlı, yarısı cansız; yarısı yenir, yarısı
                            yenmez; on ayaklı, altı gözlü, üç başlı”. Nedir o?
               HACİVAT     : Aman Karagözüm, bu nasıl bilmece bu?
               KARAGÖZ  : Bilmeli, Hacivat.
               HACİVAT     : Efendim, bu çok uzun bir şey.
               KARAGÖZ  : Uzun uzun, bilmeli, vallahi tepelerim!
               HACİVAT     : Aman Karagözüm, ne oluyormuş o?
               KARAGÖZ  : Kafanı aşağı eğ.





           220
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13