Page 13 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 6.Ünite
P. 13

TİYATRO





               Zenne ve Bacı eve yerleşir. Zurna, Kavuklu havası çaldıktan sonra Kavuklu sahneye çıkar ve Pişekâr’la karşılaşır.
            Pişekâr, Kavuklu’ya onu gözünün bir yerden ısırdığını söyler. Sonra birbirlerini tanımaya çalışırken yaptıkları
            gülünç konuşmalar yer alır. Birbirlerini tanıdıktan sonra Pişekâr Kavuklu’ya işsiz olduğunu söyler.


               Aşağıda Kavuklu’nun, Pişekâr’dan kendisine iş bulmasını istediği bölümü okuyacaksınız.


                                                        5. MECLİS
            KAVUKLU  ‒ İsmail bunlar da kim?
            PİŞEKÂR     ‒ Efendim bu çocuklar yeni kiracı. Benim elimde büyüdüler. Neden sordun?
            KAVUKLU  ‒ Deli midirler diye sordum.
            PİŞEKÂR     ‒ Neden deli olsunlar?
            KAVUKLU  ‒ Bunlara bu bezli paravanayı ev diye sen mi kiraladın?
            PİŞEKÂR     ‒ Elbette. Sen gözünü sil de öyle bak. Dudukuşu gibi, canım eve paravan deme.
            KAVUKLU  ‒ Ne ise senin dediğin olsun.. Şimdi benim derdime çare bul.
            PİŞEKÂR     ‒ Hayırola.. Konuş bakalım.
            KAVUKLU  ‒ İki aydır açıktayım. Çoluk çocuk sefil.. Bir elime ekmek alıp çıkıyorum pazara zeytinin
                          tadına bakar gibi yapıyorum, beğenmedim deyip ilerde zembilden ekmek koparıp yutu-
                          yorum.. Her gün böyle pazar pazar zeytinci; peynirci dolaşmaktan bıktım.. Senin bildiğin,
                          çok olduğu gibi, sözün de geçer. Aman İsmail, bana bir iş bul, şu hayatı kurtaralım.
            PİŞEKÂR     ‒ Bilmem ki, sana göre bir iş nasıl bulunur… Okuman?
            KAVUKLU  ‒ Yok.
            PİŞEKÂR     ‒ Yazman?
            KAVUKLU  ‒ Yok.
            PİŞEKÂR     ‒ Peki bir zanaatın?
            KAVUKLU  ‒ O da yok.
                           (…)
            PİŞEKÂR     ‒ Benim bildiğim sen belli başlı bir sanat sahibi değilsin birader, ben sana ne iş bulabilirim?
            KAVUKLU  ‒ Allah Allah…İsmail sen istersen bana pekâlâ bir iş bulabilirsin. Ben bu günlerde uşaklığa
                          bile razıyım.
            PİŞEKÂR     ‒  Aman birader o nasıl söz.. Biz seninle kardeşten daha ileriyiz senin uşak olmanı ister
                          miyim.. Dur, dur aklıma bir şey geldi. Resimden anlar mısın?
            KAVUKLU  ‒  Eşşek değilim ya güzel resim olursa severim.
            PİŞEKÂR     ‒  Öyle değil, resim çıkartabilir misin?
            KAVUKLU  ‒  Nerden, kuyudan mı çıkartacağım?
            PİŞEKÂR     ‒  Hayır canım fotoğraftan haberin var mı?
            KAVUKLU  ‒  Haa. Bir aralık buraya bir fotoğrafçı ufak bir dükkân açmıştı da beni de yanına yardımcı
                          almıştı.
            PİŞEKÂR     ‒  Peki bari bir şeyler öğrenebilmiş miydin?
            KAVUKLU  ‒  Ne gibi?
            PİŞEKÂR     ‒  Örneğin bir adamın fotoğrafını çekmek.
            KAVUKLU  ‒  Elle mi yapacağım? Nasıl çekeceğim? Epey zaman geçti unuttum..
            PİŞEKÂR     ‒  Ben sana gösteririm.
            KAVUKLU  ‒  Tarif edip eczalarını gösteren olursa elbette yaparım.
            PİŞEKÂR     ‒  Pekâlâ.. Hazırda elimin altında bir fotoğrafçı dükkânı var.. Sahibi Avrupa’ya gitti ve bana
                          emanet etti. Seni oraya yerleştireyim. Biraz da benim malumatımdan istifade edip, iyi
                          kötü ekmek paranı kazanırsın.
            KAVUKLU  ‒  Hay Allah senden razı olsun, İsmail.. Karagün dostu dedikleri sensin işte.. Haydi bakalım
                          nerde ise hemen gidelim, işe başlayalım..






                                                                                                           225
   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18