Page 14 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 6.Ünite
P. 14
6. ÜNİTE
(…)
KAVUKLU ‒ Yürüyelim bakalım.
PİŞEKÂR ‒ İşte, efendim şöyle böyle az zamanda kendini gösterdin mi, artık müşterinin ardını ala-
mazsın, malum ya bu civarda başka fotoğrafçı da yok. O zaman dokunma keyfine…
KAVUKLU ‒ İyi ama İsmail öyle birdenbire de işe girişemem ya…
PİŞEKÂR ‒ Canım ben bildiğim kadarını sana öğretirim. O kadar eşşek değilsin ya..
KAVUKLU ‒ Bir halt etmeyince duramazsın. Eşşek sensin.. Hep yutturmak için fırsat kollarsın.. İsmail,
ne koşuyoruz? Daha uzak mı dükkân?
PİŞEKÂR ‒ Yok canım dört beş km. kadar bir şey kaldı.
KAVUKLU ‒ Anlamadım?
PİŞEKÂR ‒ Canım dört, beş km. kadar bir şey..
(...)
KAVUKLU ‒ Haa anladım.. Masanın masası.. Bana bak daha çok gideceksen ben her şeyden vazgeç-
tim.. Ulan yarım saattir meydanı fıldır fıldır dönüyorsun, halâ olduğumuz yerdeyiz.
PİŞEKÂR ‒ Aman birader.. Şu dağlara bak. Eteklerinde hafif dumanlar içinde köyler, sonra çağıl çağıl
akıp giden dereler ya şu vadinin tarlaları.. İnsanı büyülüyor.. A birader sen de hiç tabiat-ı
şairane yok mu?
KAVUKLU ‒ İsmail eğleniyor musun?
PİŞEKÂR ‒ Canım ne eğlenmesi.. Sen de hiç hissi şairane yok mu? Diyorum.
KAVUKLU ‒ Yok..
PİŞEKÂR ‒ Ne yok..
KAVUKLU - Hüseyin Şakir Ahmet.
PİŞEKÂR ‒ Canım nasıl Hüseyin Şakir Ahmet? Ben sana ne söylüyorum, sen ne anlıyorsun..
KAVUKLU ‒ Biraz daha böyle devam edersen, Allah bilir bağlarım seni..
PİŞEKÂR ‒ Ne münasebet..
KAVUKLU ‒ Ne minas, ne karabet.. Artık illâllah.
PİŞEKÂR ‒ Şu manzaraya bak.. Hissiz sen de..
KAVUKLU ‒ Kim ben mi?
PİŞEKÂR ‒ İki adım yer kaldı, haydi yürü.. Yürüsene ne duruyorsun…
KAVUKLU ‒ İsmail yarım saattir harman beygiri gibi döndük durduk.. Yeter artık.. Ben aç kalmaya
razıyım. Dükkândan da vazgeçtim. Ben eve dinlenmeye gidiyorum.
PİŞEKÂR ‒ Haydi canım çocukluğu bırak.. İşte bak iki adım kaldı. Geldik bile.. (Dükkânın yanına
gelerek, şakşakla parmaklığı kuvvetle sarsar.) Bismillâh… Buyrun efendim işte dükkân.
KAVUKLU ‒ İsmail şimdi senin gırtlağını sıkabilirim.
PİŞEKÂR ‒ Neden efendim.. İş buldum diye mi?
KAVUKLU ‒ Şu dükkan dediğin deveye benzeyen şeyin önünden belki on defa geçtik be. İnsafına turp
sıktığım herifi.. Ulan bana garezin ne be.?
(...)
PİŞEKÂR ‒ Hamdiciğim sen adamı çıldırtırsın..
KAVUKLU ‒ Öyle deme.. Ben lolo yutmam..
PİŞEKÂR ‒ Cahilce sözleri bırak da işe başlayalım.
KAVUKLU ‒ Ulan hangi işe?
PİŞEKÂR ‒ Canım hangi işe olacak. Devrüteslim işine.
KAVUKLU ‒ Ay bir de devrilmiş testi var mı?
PİŞEKÂR ‒ Canım ne devrilmiş testisi? Devrüteslim yani dükkânı ve içinde aletleri sana teslim edeceğim.
226