Page 15 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 15
Görme olgusu, görme veya algılama süreci diye bilinen şey, optik bir kayıtla birlikte ayrıca bir
yorumu da içerir. İnsan retinası ışığı sinirsel enerjiye dönüştürmekte daha yeteneklidir. Bu işi sani-
yenin milyonda biri gibi kısa bir süre içinde yapar. Bu nedenle algılanan şeyle ilgili bilgilerin büyük
bir bölümü bu kısa süre içinde beyne ulaşmayabilir. Ama yine de insan, bu gelişmiş beyni saye-
sinde algıladığı bilgilerin dışında algılamadığı birçok bilginin de farkına varır. Çünkü insan zihni
aynı zamanda bir bilgi deposudur. Deneyimlerine dayanarak kimi şeyleri ilk bakışta tanır. Daha da
önemlisi; algıladığı şeylerle ilgili bir yığın bilgi arasından yeni algılamasında yararlı olabilecek en
uygun bilgileri seçip kullanır. Sanatsal yaratımın temelini duyum ve algılar oluşturur.
Sanatçı, dış dünyayı duyumlarıyla algılar. Konumu ve diğer dış etkenler nedeniyle deforme
olan nesne, beynin mantıksal düzenlemeleriyle algılanır. Görme ve algı aşamasında dahi var
olan deformasyon, sanatsal yaratımda da kendini gösterir. Çünkü oluşan yeni biçim, artık özü de
yansıtacaktır. Sanatçı, dış dünyayı birebir algıladığı gibi değil; özgün bakış açısı ve deneyimle-
riyle birleştirerek ifade edecektir. Onun bu yaratımı, özgün niteliklerle değişime uğramış yeni bir
oluşum olacaktır.
İmge ve Biçim
Sanatçı, dış dünyayı öznel bir şekilde yeniden biçimlendirirken imgelerden yararlanır. İmge;
nesnel dünyanın insan bilincindeki yansıması, tasarlaması ve yeni imgeler oluşturma yetisidir.
Sanatçı, algıladığı dünyayı ifade ederken bu yetisinden faydalanır. Sanatçı, yaratımını somut im-
gelerden hareketle sanatsal imgelerle biçimlendirir. İmgelem yetisini kullanarak imgeler arasında
bağıntılar kurar ve yeni imgeler yaratır. Oluşan bu yeni imgelere sanatsal imge denir. Biçimlendir-
me aşamasında meydana gelen yeni oluşum, öznel bir oluşumdur. Oluşan biçim; rastlantısal ya
da bilinçli bozulmalara uğramış bir biçimdir.
İnsan, eskiden beri ihtiyaçları dolayısıyla biçimlendirmeye gereksinim duyar. Gereksinimleri
doğrultusunda da maddeye biçim verir. Sanatta ise oluşan yeni biçim, nesnenin diğer amacından
farklı olarak yüklenen anlam ile estetik bir değer kazanır. Bu anlam, sanatçının öznel yansıması-
dır (Görsel 1.9). Sanat yapıtı, sanatçının dünyayı algılayışının sonucu olarak ortaya çıkar.
Sanat, sürekli bir biçimleme çabası içindedir. Sa-
nat yapmak, bir biçimlemedir; sanatsal etkinlik içinde
olmak biçim arayışı içinde olmaktır. Söz konusu biçim,
anlamlı biçimdir.
Yaratmak, özgün biçimler oluşturmaktır. Sanatçı,
nesnel dünyayı öznel bir tavırla biçimlendirerek yeni bir
gerçekliğe ulaşır. Bu gerçeklik, sanatsal imgenin dönü-
şüme uğramasıyla ortaya çıkar.
Sanatçı hep bir şeyleri değiştirir. Örneğin; aynı ki-
şinin portresi birçok sanatçı tarafından farklı şekillerde
yansıtılabilir. Bir model üzerinden yüzlerce farklı anlatı-
ma ulaşılması mümkündür. Bu durum; farklı yorumları,
farklı biçimlendirmeleri beraberinde de deformasyonu
ve stilizasyonu kaçınılmaz kılar. Bu durum, sanatçının
nesneyle olan etkileşiminden kaynaklanır. Sevimli bir
yüzü biri aynı sevimliliğiyle resmederken bir diğeri, bu
sevimli ifadenin ardında farklı içsel bir anlama ulaşarak
eser deforme edilebilir. Görsel 1.9: Masada Meyveler-Yeşil Zemin, 1916,
Matisse, The Chrysler Museum, Norfolk
13