Page 39 - TÜRK HALK MÜZİĞİ KORO | 11
P. 39
TÜRK HALK MÜZİĞİ KORO 11 2. ÜNİTE
OKUMA PARÇASI
HALK MÜZİĞİ KİMİNDİR?
Halk müziği üzerine yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından iki yüzyıla yakın zamandır folk-
lor ve etnomüzikoloji alanlarında araştırmalar yapılmış, dünya halk müziklerinin tanımı yapılmaya
ve özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Bu araştırmalara göre halk müziği; “halkın arasından çıkıp gelenek hâline gelmiş ezgilerden
oluşan, halkın zaman içinde müşterek malı olmuş, en sade ve yalın ezgilerden oluşan, bestecisinin
belli olmadığı müzik türü” olarak tanımlanır.
Halk tarafından benimsenen, kulaktan kulağa aktarılarak yayılan ezgiler, halk müziğinin teme-
lini teşkil eder.
Halil Bedii Yönetken, Türk halk müziğini; “folklorik, anonim bir karaktere sahip, yaratıcısı belli
olmayan, Türk köylüsünün, Türk aşiretinin ve Türk âşıklarının müziği” olarak tanımlamıştır. Muzaf-
fer Sarısözen ise, “halkın sahibini bilmeden çalıp söylediği ezgiler” olarak açıklar.
Bu konuda Mahmut Ragıp Gazimihal’in tespitleri ise şöyledir: “Halk şarkısı tabirini “chant
popularie” karşılığı kullandık. Fakat Almanların kendi halk şarkılarına “lied” dedikleri gibi, biz de
kendi halk şarkılarımıza “türkü” dedik. Anadolu’da “şarkı” adı bilinmez.”
Bütün bu tanımlardan hareketle, halk müziğinde aranan özellikler Nida Tüfekçi tarafından
şöyle sıralanmıştır:
1. Sahibi bilinmemektedir.
2. Halk tarafından benimsenip onun ifadesine bürünmüştür.
3. Halkın ortak malıdır.
4. Kulaktan kulağa aktarılmak suretiyle hayatiyetini sürdürür.
5. Gelenek hâline gelmiştir.
6. Derin bir geçmişe sahiptir.
7. Mekân içinde yaygındır.
8. Yöresel dil ve müzik özelliklerini taşır.
9. İddiasızdır.
10. Kişisel yapım değildir.
Türk halk müziğinin yukarıda sıralanan özellikleri arasında “kişisel yapım olmaması” ve “sahi-
binin belli olmaması” gibi maddeler, günümüzde geçerliliğini kaybetmiş durumdadır. “Diğer mad-
delere uygunluk gösteren ve halk türküsü kimliğinde olan her ezginin” bundan böyle yakımcısı
(bestecisi) veya üreteni artık bellidir. Son yüzyılda üretilmiş ve bundan sonra üretilecek her türkü,
notaya alınabilmekte veya kaydedilebilmektedir. Bu iki maddenin diğer sakıncası da, yakanı belli
âşıkların yaktığı türkülere uymamasıdır. Örneğin: Âşık Veysel’in yaktığı türkülerin sahibi belli değil
midir?
Atınç EMNALAR’ın “Türk Halk Müziği ve Nazariyatı”
adlı kitabından düzenlenmiştir.
38

