Page 73 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 73

5. ÜNİTE



               OKUMA METNİ


                                                     SABRIN GÜCÜ
                    Sohbet ediyoruz, önce biz başlamak isteriz. Sıra bekliyoruz, hemen bizim işlemimiz yapılsın diye söy-
                 leniriz. Yemeğimiz acıkır acıkmaz hazır olmalı, söylediklerimiz daha lafımız bitmeden gerçekleşmeli, soru-
                 larımız acilen yanıt bulmalı, isteklerimiz anında yerine gelmeli, istemediklerimiz derhâl yok oluvermeli...
                    Bu beklentiler hemen hepimizin içinde gizlidir. Popüler kültür ve hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, en
                 çok sabrı ve şükrü uzaklaştırdı belki de hayatımızdan. Telaşlar çoğalttık. Ne isteklerimizin gerçekleşmeme
                 ihtimaline tahammülümüz var ne de istediğimiz zamanda gerçekleşmemesine... Arzuladığımız her şey
                 hemen olsun istiyoruz. Çünkü alıştık. Yemekler hazır yemek kültürüyle hemen oluyor, bir yerden bir yere
                 modern ulaşım araçlarıyla hemen ulaşılıyor, çamaşır hemen yıkanıyor, televizyon kanalı hemen değişiyor,
                 konuşmak istenilen kişiye hemen kavuşuluyor... Teknolojinin “hemen”lerini o kadar kanıksadık ve kaza-
                 nımlarını hayatımızla bütünleştirirken ruhumuzu o kadar yanlış bir bakış açısıyla dönüştürdük ki taham-
                 mül kabiliyetimizi yitirdik.
                    Hep zorlanıyor sabrımız. Bu zorlanma neticesinde de gün geçtikçe kabuğumuza çekiliyor; gün geçtik-
                 çe yalnızlaşıyoruz. Eski yarenlikler yok artık. Uzun kış gecelerinin sohbetleri, yaşanmışlıkların can kulağıyla
                 dinlenilmesi unutulur oldu. Hele ki “eskiden” diye başlayan cümleler yeni nesil için baştan kaybediyor. Alıp
                 başımızı gidiyoruz cep telefonumuzla, bilgisayarımızla... Pervasızca tükettiğimiz zamanlarımız, çokluklar
                 içine gizlediğimiz yalnızlıklarımız, ruhumuzu bir sarmaşık gibi saran tahammülsüzlüklerimiz var. Hâlbuki
                 iletişimde pozitif etkisi olan sabır, yerinde kullanıldığında insan hayatında mucizevi sonuçlar doğuran si-
                 hirli bir davranış biçimidir. Olayları büyütmemek için anlayış göstermektir. Bir eylemsizlik, tepkisizlik veya
                 acizlik değildir. Kararlılıktır, dik durmaktır, metanetli davranabilmektir. Samimiyettir, ümitle bakmaktır, ol-
                 gunluktur. Başımıza gelebilecek her türlü zorluğa göğüs germe gücümüzü umutla perçinlemektir. Her
                 şeyin ötesinde sabır, egomuzu arındırıp inancımızı güçlendiren bir mayadır.
                    Hakiki sabrı bilen insan umudunu yitirmez, her şeyden şikâyet etmez, kriz anlarında dahi sükûnetini
                 korur, inancını kaybederek paniğe kapılmaz. Anlayışlı olur. Sevgiyi de tanır, merhameti de... Çünkü hakiki
                 sabrı tanımak, bir gönül mertebesidir. Durup beklemek hâli değildir. Sabrı bir hâl olarak idrak edebilmek
                 için zamanın kudretine inanmak gerekir. Yaradan’a güvenmek, kendinin arkasında durmak, uğraş sarf et-
                 mekten yılmamak... Gecenin en karanlık olduğu anın sabahın en yakın vakti olduğunu unutmamak... Düş-
                 lerimize kavuşmak için bir bambu ağacı yetiştiricisinin itinasıyla ve azmiyle emek vermek...
                    Çinliler bambu ağacını söyle yetiştirir: Ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl to-
                                                           humda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeni-
                                                           den sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da
                                                           toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü
                                                           yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu
                                                           tohumu sulanmaya ve gübrelenmeye devam edilir.
                                                           Fakat inatçı tohumda bu yıllarda da bir değişiklik
                                                           olmaz.
                                                              Çinliler, büyük bir sabırla beşinci yılda da bam-
                                                           buya su ve gübre vermeye devam ederler. Nihayet
                                                           beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye
                                                           başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık yir-
                                                           mi yedi metre boyuna ulaşır (Görsel 69). Akla gelen
                                                           ilk soru şudur:
                 Görsel 69: Bambu ağaçları                    Bambu ağacı, bu uzunluğa altı haftada mı yoksa
                                                           beş yılda mı ulaşmıştır? Bu sorunun cevabı, tabii ki
                 beş yıldır. Çünkü tohum, ciddi bir sabırla ve ısrarla beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın
                 büyümesinden hatta var olmasından bile söz edilemezdi. Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
                 Önce inanmak, sonra çalışmak, sabretmek ve beklemek...

                                                               Zamanın Kıyısında Yaşayanlara Mektup, Ergüven ASLAN
                                                                                           (Düzenlenmiştir.)







    72   KLASİK DÖNEM MÜZİĞİ
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78