Page 18 - ÇALGI EĞİTİMİ UT 9
P. 18
1. ÜNİTE
O KUMA PARÇASI
TAMBURİ CEMİL BEY (1873 – 1916) VE HAYATI
vine çok seyrek gidiyor, himaye edildiği için bu duruma
ses çıkarılmıyordu.Klasik müzik terbiyesindeki eksikliğini,
dehası ve kıvrak zekası ile kapatıyordu. Bir defa duyduğu
eseri hemen ezberine alabili yordu.
Tamburi Ali Efendi’den düzenli ders almamakla beraber,
kendisinde çok faydalanmış, onun romantik musiki anla-
yışının te sirinde kalmıştı. İyi bir bestekâr olmasına rağmen
çok az üretmiştir. Fakat tambur ve kemençe başta olmak
üzere hemen her gün, her türden saz çalan Cemil Bey,
ayrıca gazetelere düzenli musiki makaleleri de yazmıştır.
Cemil Bey 1873 yılında İstanbul’da, Molla Gürani’de doğdu. Talebeleri
3 yaşında, kalem sahiplerinden babası Mehmet Tevfik Talebeleri arasında yer alan Şadiye Sultan, Rahmi Bey’in
Bey’i kaybetti. Annesinin yanında ve amcası Refik Bey’in kızı Nahide Hanım ve Şemseddin Ziya Bey’in kızı Satı Ha-
himayesinde ilkokulu bitirdi (1882). Daha sonra eğitimine nım, Kadı Fuat Efendi, Cemil Bey’in yetiştirdiği en önemli
devam eden Cemil Bey evde özel hocalardan da Fransızca sazendelerdir. Bununla beraber, yıllarca süren sabırlı ça-
ders almaya başladı. lışmalardan sonra, oğlu Mesud’a birkaç kemençe dersi
Musiki hayatına keman ve kanunla başlayan Cemil Bey, 10 dışında bir şey öğretemedi. Mesud Cemil, ancak babasının
yaşından sonra saz çalmayı öğrendi. Ardından tamburla ölümünden sonra zorla Kadı Fuat Efendi ile tambur dersine
tanıştı ve büyük bir ilgiyle bu saza bağlandı. Ağabeyi Ahmet başlamış ve bir kaç yılda Kadı Fuat derecesine yükselerek
Bey’den Türk musiki makamlarını, amca oğlu Mahmut devrinin en iyi tamburisi olmuştur.
Bey’e gelen keman öğretmeni Aleksandr’dan da ham- Yurt Dışındaki Yankıları
parsum notası ile batı notasını öğrendi. Amcası Refik Fonografın ve gramofonun yayılması ile Cemil Bey’in şöhreti
Bey’in ölümünün ardından, Bakırköy ve Kartal kaymakam- bütün İmparatorluğa ve İmparatorluk dışında kalan doğu
lığı yapan amca oğlu Mahmut Bey’in himayesinde kaldı. ülkelerine, Balkanlar’a, Fas’a ve İran’a yayıldı. Ömrünün son
Mahmut Bey Suriye’de, Humus’a kaymakam olunca Cemil yıllarına kadar Kahireli, Bağdatlı Arap bestekârlar ve icracılar
Bey annesinin yanına döndü. Bu arada rüştiyeyi bitirip, beste ve çalışlarında Tamburi Cemil’i taklid etmişlerdir.
idadiye gitti. Bir yıl Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’ye devam Mısırlı bestekâr Muhammed Abdülvehhap Cemil Bey’in
ettikten sonra okulu bıraktı. Daha bu yıllarda, sazende plâklarını dinleyerek yetiştiğini ve hayatında ondan daha
olarak ün yapmıştı. Tamburi Ali Efendi’nin oğlu Tamburi büyük bir sazende dinlemediğini söylemiştir.
Aziz Mahmut Bey Mülkiye’den arkadaşı idi, bu sayede Ali Çaldığı Enstrümanlar ve Çalışmaları
Efendi ile tanıştı. Romantik bir bestekâr olan Ali Efendi, Tambur, yaylı tambur, kemençe, lavta hatta viyolonsel ve
klâsik ekolden gelen tamburilerin beğenmedikleri Cemil rebepta da gerçek bir virtüöz olan Cemil Bey, tar, bağlama,
Bey’in dehasını daha ilk dinleyişte kavradı. Kendisinden iyi cura, divan sazı, bozuk, tambura, zurna gibi halk sazlarını
tambur çaldığını söylemesi üzerine Cemil Bey’in şöhretini da çok iyi icra etmiştir. Umumiyetle ilgi gösterdiği sazı bir
İstanbul’da duymayan kalmadı. müddet sonra çalabilmesi ile tanınmıştır.
Çocukluk ve Gençlik Yılları İyi bir bestekâr olan Cemil Bey, nazariyat ve nazariyat eğitimi
12 yaşından itibaren” harika çocuklara“ özgü bir kabiliyet ile de ilgilenmiş ve Rehber-i Musiki adlı eseri kaleme almıştır.
gösteren Cemil Bey 18 yaşına doğru emsali görülmemiş İki basılmamış roman tercümesi dışında, Cemil Bey bir mu-
bir sazende olarak kendisini kabul ettirdi. Klasik tarz- siki lügatı ve ansiklopedisi (Kamus-ı Musiki) ve bir kemençe
da çalabilmekle beraber bilhassa bol mızrap vuruşu ve metodu yazmaya başlamış; fakat tamamlayamamıştır.
harikulade bir müzikalite ile erişilmemiş bir sol el virtüö-
zitesiyle temayüz eden Cemil Bey’in icrası başta Küçük Bestekârlığı
Osman Bey olmak üzere asırlardan beri gelen geleneksel Şarkı formunda çok az eser bestelemesine rağmen, beste-
metotta tambur çalan bütün üstadları ürküttü. Bazıları lerinin çoğunluğunu renkli ve nağmeli eserler olan peşrev,
Cemil’in tambur çalmadığını, hokkabazlık yaptığını iddia saz semaileri, longa ve sirtolar oluşturuyordu. En güzel ve
etti. Yirmi yaşlarına doğru kemençe, lavta ve viyolonselde meşhur eseri Şedd-i Araban Saz Semaisi’dir. Türk musi-
virtüözlüğünü kabul ettirdi. kisinde yapılmış en güzel saz semaisi olarak göstermek
Evliliği ve Musiki Hayatı mümkündür. Diğer eserleri Şedd-i Araban Peşrevi, Ferah-
feza Saz Semâîsi, Mâhur Peşrev, Muhayyer Saz Semâîsi,
Cemil Bey, 1901’de 30 yaşında iken Şerife Saide Hanım’la Hicazkâr Peşrevi ve Saz Semâîsi, Suz-i Dilârâ Saz Semâîsi,
evlendi. Bu yıllarda devrin aristokrat çevreleri ile tanışmış, Muhayyer, Hicazkâr Peşrevi, Kürdîlihicazkâr Peşrevi’dir.
saraylara ve konaklara uğramaya başlamıştı. Hariciye
Nezare ti’nde Umur-ı Şehbenderiye dairesinde kâtip olarak Kaynak
çalışıyor, burdan aldığı maaşla geçiniyordu. Fakat göre- https://islamansiklopedisi.org.tr/cemil-bey-tanburi
16 17