Page 125 - Sosyal Bilimler Liseleri Oku-Yorum Yazı-Yorum Projesi Öğrenci Seçkisi
P. 125

ŞEHR-İ NUH’UN DİYARINDAN YEDİ TEPELİ ŞEHRİN SEMALARINA


               Martıların havada dans edip boğazı bir nakış misali işlediği güzel şehir İstanbul... Kültürlere açtığı
        kollarından sarkan denizi ve gökyüzü ile buram buram umut ve keder kokan nevi şahsına münhasır şehr-i
        İstanbul... Tarihi kucağında sallamış, kim bilir kaç hayata film seti olmuş, ne aşklara tanıklık etmiş yüce şehir
        İstanbul... Üsküdar’a inerken yarenlerin eteğine bulaşan çamurun annesi, bir Beyoğlu Efendisi İstanbul...
        Lacivert tuzlu denizini konuşalım; Yedi Tepe’yi, sokaklarını, boğaz sularının hırçın akışını konuşalım; sana
        bahar mevsimi yaşatan erguvan rengini ya da tebessümünü, insanı Karadeniz’den Akdeniz’e taşıyan balık-
        çılarını konuşalım. Kız Kulesi’ni, Ayasofya’yı, adaları, yosun kokusunu ve balık ekmeği… Konuşalım konuş-
        masına da yeter mi seni anlatmaya?


               O zaman Yahya Kemal’in sana olan aşkını konuşalım. Bir insana duyulan bağlılığa aşk denir, peki ya
        bir şehre duyulan bağlılığa ne denir Ey aziz İstanbul? Daha dün bir tepeden şair bakmış sana, ömrü oldukça
        gönül tahtına kurulacakmışsın, sade bir semtini sevmek bile onun için ömre değermiş. “Ankara’nın neyini
        seviyorsun?” dendiğinde “İstanbul’a dönüşünü severim” diyen bir şair tarafından aşkla ölesiye sevilmişsin.
        İstanbul onun için manevi duyguların eseriydi, ona göre İstanbul vatanın ta kendisiydi. Bu İstanbul aşığı
        şairin bir daha dünyaya gelme ihtimali olsaydı geleceği yer de aşikârdı. “Bir gün dönüş olsa ahiretten; İstan-
        bul’a dönmek isterim ben.” demişti. İstanbul tarih sahnesi boyunca kimi zaman medeniyetlere, kimi zaman
        milletlere, kimi zaman da bir kalbe ev sahipliği yapmıştır. Beyaz güvercinlerin göklerde uçuştuğu ilahî şe-
        hirdir İstanbul. İki aşığın birbirine “Sen bana Galata ol ben sana İstanbul, buluşuruz bir fotoğrafta.” dediği
        yerdir bu mukaddes şehir. “İstanbul benim canım/Vatanım da vatanım” der Necip Fazıl. “İstanbul, bahar ve
        Türkân’ım” der şiirinde Oktay Rıfat. “Şu anda İstanbul’da olmak isterdim.” diye başlar şiire Özdemir Asaf. Şi-
        irlere bile konu olan “5.45” vapuru, sabahın o güzel edasıyla beraber balıkçı sandallarının sesleri, trafiği yo-
        ğun olan boğazdaki vapur sesleri İstanbul’un zaten ölümsüz bir şehir olduğunun göstergesidir. Her semtini
        ayrı ayrı gezmeli, sabah ezanını Sultanahmet’te dinlemeli, her gün yeni bir sokağını keşfetmeli, İstiklal ‘de
        akordeon çalan gençleri dinlemeli, bazen yürümeli Elmadağ’a hatta Nişantaşı’na. Bağrında binlerce yıllık
        kültürlerin, özlemlerin, sevgilerin tortusunu taşır İstanbul. Her semtinin ayrı bir güzelliği vardır. Bunu en
        güzel Nedim anlatmıştır: “Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır/Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedadır.”
        (Bu İstanbul şehri ki, paha biçilmez ona/Tüm Acem mülkü feda olsun tek bir taşına). Bu İstanbul ki nice ci-
        han padişahını kucağında yaşatmıştır, kendi Fatih’ini de koynunda uyutmaktadır; İki cihan servetini görmüş
        Eyüp Sultan Hazretlerini misafir etmektedir. Fatih’i, Kanuni’yi, Yavuz’u ve nice şehzadeleri hatırlatır. İstan-
        bul’u İstanbul yapan bulunduğu coğrafyadır, dünyanın iki yaşlı kıtası arasında bir gerdanlıktır. İstanbul’u
        sevmek İstanbul kadar güzeldir. Kulaktan kulağa dudaktan dudağa efsanesi anlatılmalıdır İstanbul’un. Bin
        Bir Gece Masalları’nın bin bir odalı efsunlu evidir İstanbul. Tüm dünya insanlarının görmeden âşık olduğu
        bir şehirdir. Anadolu’da hangi hanenin kapısını çalsan karşına İstanbul’u görmeden seven insanlar çıkar.
        Bunun sebebi insanlığın gönlünü çelen İstanbul’un albenisidir. Velhasıl kelam bazen bazı şeyleri anlatmaya
        gücü yetmez insanın, hissetmek gerekir. Bu kimi zaman bir şehir bile olsa... Dünyaya son kere bakacaksın
        deseler bu bakışı İstanbul’un Çamlıca’sından isterdim Lamartine gibi. Ey şairlerin kaleme fısıldadığı şehir…
        Kim bilir belki bir gün Pierre Loti tepesinde çay yudumlar ve Gülhane’de sana Nazım’dan mısralar okurum.
        O güne kadar kendine iyi bak ve unutma, hepsi şehir sen ise şiirsin…



                                                      Dilan BERK
                                          Şırnak Fatih Sosyal Bilimler Lisesi






                                                                                                          123
   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130