Page 122 - Sosyal Bilimler Liseleri Oku-Yorum Yazı-Yorum Projesi Öğrenci Seçkisi
P. 122

Efendi’ye dönelim. Rakım Efendi bu kızlara Türkçe dersleri vermiş ama ne akıllı ne çalışkan kızlar bunlar,
        bir bilseniz. Hemen öğrenmeye başlamışlar. Artık ailenin Rakım Efendi’ye, Rakım Efendi’nin aileye güveni
        tammış. Kızların bir gün isteği üzerine Rakım Efendi kızlara en yanık gazelleri okumaya başlamış. Zavallı
        kızlar meftun olmuşlar bizim Rakım’a. Ama büyük kızın meftunluğu bir başka. Kalbi cayır cayır yanmaya
        başlamış. Dayanamaz olmuş. Peki bu İngilizlerin kızı Rakım’a deli gibi âşıkken, prensesler gibi yaşayan me-
        lek yüzlü cariye, Canan, Rakım’ a hiç aşık olmaz mı?  Canan’ın gönlü Rakım için yanıp tutuşur. Bazen insan
        düşünmüyor değil. Ya Rakım Efendi bu güzel kıza prensesler gibi davranmasaydı ya da Canan bir cariye de-
        ğil de güzel bir hanımefendi olsaydı yine de sever miydi bu denli Rakım’ı ?  Eh! Bunu okuyuculara bırakmak
        en doğrusu. Bu günlerde Canan evde çok sıkılıyordu. Evet, dadı hanımıyla dışarıda geziniyorlardı ama ne
        çare. Komşularının cariyeleri ile buluşup onlarla piyano çalmayı âdet edinmiş. Ama kızlar iyi kızlar mıydı ?
        Tartışılır. Canan bu kızları mı yoksa piyanoyu mu seviyordu? İşte bu da tartışılır.  Rakım o kızların nasıl kızlar
        olduğunu iyi bilirdi. Kızlarla konuşmamasını rica etti ve güzel Canan onun bu ricasını sorgulamadan yeri-
        ne getirdi. Rakım, kalbinin gizli sahibine piyano alıp hediye etti. O eve giden piyano öğretmeni ile ahbap
        oldu. Eve gelip Canan’ a ders vermesini rica etti. Bu ricayı öğretmen hemen kabul etti. Piyano öğretmeni
        ama nasıl iyi bir öğretmen! Kalbini ,nazik bir efendi  olan Rakım’a, o  da kaptırmış. Rakım gibi bir beyefendi
        olacak da kim kalp vermeyecek? Ama kuzum o da farkındaydı Rakım’ın Canan’ a, Canan’ın Rakım’a olan
        hislerini.  Kendi aşkından vazgeçip sevdiği insanın başkası ile mutlu oluşunu izlemek...  Bu fedakarlığı be-
        nim cümlelerim yeterli anlatamayabilir!  En iyisi kitabı okuyup bu fedakârlığı Ahmet Mithat’ın cümleleriyle
        anlamak... Sonunda Rakım ve Canan kalplerini birbirine açmayı başardılar. Ama bundan Rakım’ın aşkından
        yatağa  düşüp verem olan İngiliz kızının haberi var mıydı? Ah! Nasıl bir aşk ki bu küçük kızın aşkı, kendisini
        verem ettiği , bu illete düşürdüğü hâlde, öyle masum öyle güzel... Böyle âşıklar efendim, işte böyle âşıklar
        dünyanın merhametini bana gösteriyorlar. Evet diyorum, dünyada hâlâ kelebeği incitmeyecek kadar güzel
        seven insanlar var. Bilirsiniz öyle güzel âşık olanlar sadece sevdalısına değil herkese iyilerdir. Dünya onlar
        için birer cennettir. Evet, belki kalpleri cehennem ateşinde yanıyor gibidir ama onlar bu acıyı güzel bir çi-
        çekle unutabiliyorlardır.  Bilirsiniz ki o güzel çiçek onlara sevdasının yüzünü hatırlatır, gülüşünü hatırlatır.
        O çiçeği dokunmadan, koparmadan severler. Aynı sevdalısının uzaktan gülüşlerini öptükleri gibi. Bu aşk
        masalına daha çok şey yazılır. Bu kalpte yanan ateş daha çok kez ifade edilir ama ne bizim bunu yazacak
        kadar kağıdımız mürekkebimiz vardır ne de yazabilecek gücümüz. Bu yüzden en iyisi olaya dönmektir.


               Biliyorum olayın özeti belki okuyucuları sıkacaktır ama bilmelisiniz ki bunu yazmak okumak kadar
        huzur veren bir eylemdir benim için. Bu yüzden sizin de benden zevk alabileceğinizi umarak sözlerime
        devam ediyorum. Bir tarafta İngiliz kızı bir tarafta prenses gibi bir cariye. Ama mutluluğa erişme hakkı Ca-
        nan’ da oldu. Canan’ın aşkı kutsaldır lakin İngiliz kızının ki de bir o kadar kutsaldır. Bu illetten dolayı yatağa
        düşen kızın hastalığını sonunda doktor buldu. Aşkından dedi, aşkından...  Ah o sevdalı ki aşkını içine atar ve
        susar, suskunluk vücudunu ele geçirir.  İngiliz doktorun bu sözlerini duyunca kızının Rakıma’ a aşık olduğu-
        nu anladı. Hemen Rakım’ın  yanına gidip derdini açtı. Rakım’ın da hastalığın kendisinden dolayı olduğunu
        anladı ama  yapacak bir şey yoktu, gönlü Canan’daydı. Çaresizlik… Hiç bir şey öldürmez ise bu dünyada
        çaresizlik öldürürmüş. Çaresiz baba Rakım’a “Hem kızımla hem de Canan ile evlen” diye teklifte bile bulun-
        du. Ama Rakım bunu asla kabul etmedi. Olmaz dedi başka bir şey demedi. (Bana göre Ahmet Mithat Efendi
        burada dönemin çok eşliliğine karşı olduğunu belirtti. Her ne durumda olunursa olunsun sevdiğinden vaz-
        geçmemek gerekir. Bu bir insanın hayatına mâl olsa bile de mi? ) İngiliz Bey  para bile sunmuş ama Rakım
        sunduğu parayı da reddetti. Rakım Efendi evine iki gün sonra bu gencecik kız ölecek, benim yüzümden
        ölecek üzüntüsüyle gitti. Ama şaşırılacak bir durum yaşandı ve bu gencecik kız kendini toparladı. Allah’ım
        işte en güçsüze bile umut verirsin sen. Belki bu kızımız olmayacağını anlamış başka bir şeye umut edin-
        miştir! Ve devamında güzellikler birbiri ardında gelişti, bunları okumaya davet ediyorum sizi. Hikâyemiz
        burada noktalandı.

               Hikâyenin verdiği mesajlar çok net anlaşılıyor. Eser toplumda belli başlı sorunları ele almıştı. Top-
        lumda yanlış Batılılaşmaya karşı çıktığını, aynı zamanda geçmişten gelen cariyelik gibi durumlarında hoş

           120
   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126   127