Page 127 - Sosyal Bilimler Liseleri Oku-Yorum Yazı-Yorum Projesi Öğrenci Seçkisi
P. 127
TOPRAK ANA
Bu yazımızda Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden biri olan Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana’sın-
dan bahsedeceğiz. Yazarın hayatından başlayıp kitaptan devam ederek karakterler hakkında kısa bir analiz
yapıp son olarak kendi düşüncelerimizi de paylaşacağız.
Cengiz Aytmatov’un hayatından bahsedecek olursak kendisi 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı
Kırgızistan’da doğmuştur. Adının ünlü Moğol İmparatoru Cengizhan’dan geldiği söylense de kesin olarak
bilinmemektedir. Babası Sovyet Kırgızistan’ında seçkin devlet adamlarından biri sayılmaktadır ancak sonra-
dan kurşuna dizilmiştir. Aytmatov’un babasından etkilendiğini edebiyatçı kişiliğinin yanı sıra siyaset adamı
olmasından da anlayabiliriz.
II. Dünya Savaşı döneminde Sovyetler Birliği’ndeki neredeyse bütün yetişkinler savaşa gitmişti. Bu
nedenle Sovyet gençlerine büyük iş düşmüştü. Gençliğini doya doya yaşayamadan işe giren Aytmatov, 14
yaşında köyündeki sekreterliğe girmiştir.
Savaştan sonra Moskova’ya giderek 1956’dan 1958’e kadar orada okumuş, yazmaya da bu dönem-
lerde bir gazetede başlayarak eserleriyle üne kavuşmuştur. Aytmatov, eserlerinin çoğunda aşkı, dostluğu,
savaş döneminin acılarını ve kahramanlıklarını anlatmıştır. Milletinin değerlerini ve tecrübelerini eserlerine
yansıtmaktan çekinmemiş, halkın çektiği sıkıntılara çözüm bulmaya çalışmıştır.
Cengiz Aytmatov, 2008’de böbrek yetmezliğinden dolayı tedavi görürken komaya girmiş ve hayatı-
nı yitirmiştir.
Kitabımıza gelirsek Aytmatov, Toprak Ana’yı annesi ve kendisinin çektiği sıkıntılardan ilham alarak
oluşturmuş ve kitabı annesine ithaf etmiştir. Esere şu ifadelerle başlar:
“Baba, Törekul Aytmatov, bilmiyorum nerede gömülüsün, sana sunuyorum bunu. Ana, Nagima
Aytmatov, sen büyüttün yetiştirdin dördümüzü, sana sunuyorum bunu.”
Eserde yer verilen karakterler, Aytmatov’un hayatından birer yansıma, birer parça içermektedir.
Gerçeklerin acımasız yanlarının dahi törpülenmeden işlendiği bu toplumcu gerçekçi eserde olabildiğince
sade akıcı ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Yazar yer yer ait olduğu kültüre özgü deyişler kullanarak benliğini
korumuş ve okuyucuya aktarmıştır.
Eser boyunca sık sık betimleyici ve öyküleyici anlatıma başvurulmuş, kelimelerle okurun zihninde
bir tablo yaratılmış ve akıcılık sağlanmıştır.
Farklı anlatım teknikleriyle zenginleştirilmiş eserde en çok öne çıkan tekniklerden biri geriye dönüş
tekniğidir ve daha önce yaşanmış şeyleri okuyucuya aktarırken bu teknikten yararlanılmıştır. Bunun yanı
sıra özetleme tekniğine de yer yer rastlanmaktadır.
Eserde vurgulanan esas düşüncelerden biri kişinin mutlu olmak için çok büyük şeylere ihtiyaç duy-
madığı, mütevazı bir hayatın da genellikle bunun için yeterli olabileceğidir. Özellikle günümüz insanının
hayattan beklentileri ve memnuniyetsizliğe olan meyli göz önünde bulundurulduğunda, kitabın aşıladığı
bu düşünce belki de birçoğumuzun ihtiyacı olan şeydir.
125