Page 145 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 145

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10             67

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.9: Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                  Anlatım Biçimleri ve Teknikleri                          25 dk.
             Amacı      Öyküleyici metinlerde yararlanılan anlatım biçimlerini (öyküleme, betimleme vb.) tespit etmek.             Bireysel
                        Anlatım tekniklerinin (gösterme, tahkiye etme, özetleme, geriye dönüş, diyalog, iç konuşma, iç çözümle-
                        me, bilinç akışı, pastiş, parodi, ironi vb.) tespitini ilgili metinler üzerinde yapmak.

              Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                  Hasretten Hasrete
              Namık esaretten döneli bir ay olmuştu. Bu bir ay zarfında evinden dışarıya ya iki, ya üç defa çıkabildi.
              İstanbul ona korkuyla karışık bir nefret veriyordu. Evinin haricinde artık hiç birşeye aşina değildi.
              İçinde doğup büyüdüğü bu şehri artık ne gözleri, ne kalbi tanıyordu. Halbuki harbin ilk senesinden
              beri mütarekeyi takibeden bütün bir yıl yalnız İstanbulun hasretiyle yaşamıştı.
              (...)
              Nitekim avdetinin ikinci günü bir yabancı gibi sokaklarda şaşkın ve bezgin dolaştığı bir sırada rastgel-
              diği birkaç aşina ona diğerlerini aramamak arzusunu vermişti.

              (...)
              Kahvehanenin seddi üstünde uzaktan gördü, tanıdı, koşarak yanına gitti, aynı soğuk, yabancı muame-
              lesi...

              – A, Siz misiniz? Sen misin? Nereden böyle?
              Namık bir iskemle alıp oturmağa cesaret bile edemedi, birşey söylemiş olmak için:
              – Burada ne işin var?
              dedi. Öbürü aklı başka şeylerle meşgul, gözleri başka yerlerde, dalgın cevap verdi:

              – Akrabamdan birisi şurada mevkuf, onu gidip göreceğim, müsaade saatini bekliyorum.
              dedi; birbirlerinden tekrar görüşmek vaadini almaksızın ayrıldılar. Namık o akşam evine dönerken
              içinden düşünüyordu: “Ben ki, diyordu, kendimi hepsinin hafızasında menkuş sanıyordum; insanı ne
              çabuk unutuyorlarmış!”
              (…)
              – Parkın eski güzelliği kalmadı; ne kadar haraboldu...
              dedi. Namık cevap verdi:

              – Memlekette neyin güzelliği kalmış, ne harabolmamış ki... İşte esaretten avdet edeli bir buçuk ay
              oluyor. Nereye baksam, kimi görsem bir yabancılık, bir gariplik hissediyorum. Âdeta esaret zamanla-
              rımı arıyorum. Hiç değilse o zaman hayalimde sevdiğim ve süslediğim ve eskisi gibi tamamiyle bizim
              sandığım bir İstanbul vardı, halbuki şimdi...
              (...)
              – Ne tuhaf, ben de ayni histeyim. Bu gariplik bende de var.

              (...)
              – Burada herşey çabuk unutuldu. Dünkü harbin heyecanları, dünkü hezimetin korkuları; şehitler, gazi-
              ler; esarette kalanlar; hepsi, hepsi... Şehrin üstünde ruhları birleştiren o eski hava dağıldı. Onun yerine
              acı bir boşluk kaim oldu, acı bir boşluk...
              (...)
              – Ruhları birleştiren o havayı bulmak için, ne yapmalı? Nereye gitmeli?..
              (...)



                                                                                                   143
   140   141   142   143   144   145   146   147   148   149   150