Page 147 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 147

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10             68

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.10: Metnin üslup özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                        Yazarın Üslubu                                     25 dk.
             Amacı      Metinde bulunan dil ve anlatım özelliklerini belirleyebilmek.                Bireysel

              Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                     Yılda Bir…
              Oluktan hiç un akmıyordu; aralarında buğday tanesi kalmayan değirmen taşları birbirine çarparak
              çok gürültü yapıyor, kıvılcımlar fırlatıyordu.
              Zaten akşam olmuş, harap bacanın üzerine yuva kuran leylekler çoktan yerlerine dönerek gagalarını
              vurmaya başlamıştı. İki dağ arasına sıkışmış sulak arazinin ufacık sinekler titreyen durgun havasında
              bu koca kuşların şamatası değirmen ve su gürültüsünü susturarak bir hamam aksiyle taşlara çarpıyor;
              kulakları sabunlanmış bir adamın duyduğu uzak, fakat korkulu bir uğultu üzerinden yuvarlanan bir
              bakır tas gibi uzaklara koşuyordu.
              Burası köylerden hayli içeride bir su değirmeniydi. Güneş sırtın arkasındaki boşluğa gömülünce sular
              kararır; yalnız yüksek kavakların dumanlı tepelerinde yapraklar birer renkli fener gibi bir müddet
              aydınlık kalırdı. Sonra onlar da söner; bu dar, rutubetli yer bir hamam gibi en ufak sadayı genişleten,
              büyülten bir kabiliyetle sabaha kadar yatağından taşan derenin şakırtısını dinlerdi.
              (…)

              Elif, pencerelerden birinin kenarına oturmuş, odanın ortasındaki kırık tahta altından suyun uğul-
              tulu ve köpüklü akıntısını seyrediyordu. Bekir, kolları sıvalı, başı açık, dünden dolan un çuvallarını
              köşeye sıralıyor, bunu sonra kadının altın bakışları karşısında işsiz kalıp sıkılmamak için gayet ağır
              yapıyordu.

              (…)
              Bir gün güneş çıktı, haftalarca, fasılasız, bulutlardan kurtuldu. Ova yeşilleniyor; sıcaklar başlıyordu.
              Komşu çiftliklere kafile kafile orakçılar gidiyor, Bekir, bunların geçtiğini gördükçe “Yaklaştı, gelecek”
              diyordu.

              Hemen gece gündüz hiç tepelerden aşağı inmiyor, değirmende işleri olan kocakarılar bunun ansızın
              dışarıya koşup uzaklara baktığını gördükçe şaşıyorlar “Delirecek!” diye düşünüyorlardı.
              Bir gece sesler duydu, yerinden fırladı. Köpekler haykırıyordu. Şüphesiz gelmişlerdi.

              Kapıyı usulca açtı çıplak ayak yürüdü. Karanlığa sokulan gözleri birçok oynak gölgeler fark edinceye
              kadar uzaklarda dolaştı. Başıboş köpeklerden korkuyordu; yoksa şimdiden oraya giderdi.

              Ertesi gün Elif geldi, yine pencerelere oturdular; yeniden başlar gibi birbirlerine uzun uzun baktılar.
              (…)
              Ertesi yıl, Bekir yine dönen çadırlara sokulduğu zaman Elif’e rast gelmedi. Merakla sordu. Çeribaşı
              kayıtsız cevap verdi:
              “Ha o mu? Kasabada kaldı, kötüledi…”
              Sonra ayakta işsiz duran ihtiyar, pek ihtiyar bir kadına haykırdı:

              “Keziban Nine, çuvalları eşeğe sırtla da değirmene çek götürüver!...”
                                                                     Refik Halid KARAY, Memleket Hikâyeleri

              Kelime Dağarcığı:
              avdet: Dönüş. fasıla: Ara. orakçı: Ücret karşılığı ekin biçen kimse.


                                                                                                   145
   142   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152