Page 15 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 15
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 4
1.ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Edebiyatla İlgili Tartışmalar 25 dk.
Amacı Edebî metin türlerinin beslendiği kaynakları kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin düzenlenmiştir.)
Edebiyatla Kısa Bir Yolculuk
Edebiyat, sakladıkları ve gösterdikleriyle farklı zihniyetlerin ve bilgi yapılarının açığa çıkarılması
noktasında muazzam görevler üstlenen güçlü bir sanat ve iletişim aracı… Edebiyatseverler ve edebi-
yat okurları yakından bilmektedirler ki sanatçının kuyumcu ustalığıyla duyularında billurlaştırdığı
her olgu, kristalize ettiği her varlık; benzersiz söyleyiş yeteneğinin ve üstün poem kültürünün doğası-
nı yansıtır. Canlılık, sonsuzluk, mizah, saçmalık ve derin iştiha sanatçının deha kültürünü filizlendi-
rir. Kırılganlıklarını besler, büyütür, olgunlaştırır, koparır, hatta yabancılaştırır. Klasik eserleri ya da
yeni Açık Yapıt’ları elimize aldığımızda kaskatı örülen bir duvarla karşılaşmayız, zırhlara bürünmüş
bir egoyu, benliği okumayız. Önümüzde, yaşamın tüm güzelliklerini görülmemiş duyarlılıklarla ser-
gileyen bir usta vardır, bir iktidar ve güç gösterisi değildir bu, yeri geldiğinde suçlarını itiraf eden,
zaaflarını söyleyen, akla hayale sığmayacak muzırlıkları dile getiren bir cesaret... Ve okurla yazar
arasında edebiyatın açtığı bu özerk alandan dünyayı, insanları ve çevreyi seyretme denemesinin nice
farklı ve ilginç oyunları sergilenir...
Edebiyat bir taraftan “özne” sorununu çarpıcı ve dramatik biçimde ortaya koyarken yüzleştiği başka
bir alan toplumsal realitelerin kendisidir. Edebiyatın toplumsal izdüşümleri detaylarıyla yansıtan dev
bir ayna gibi işlev gördüğünü söyleyebiliriz. Roman, öykü, şiir, anı, deneme, piyes gibi edebî türler
yalnızca metinle sınırlı tutulamaz; bunun da ötesinde, yazarın esinlendiği kaynaklar, beslendiği kül-
tür ve tarihsel arka plan etkisini güçlü bir biçimde duyurur, hissettirir. Bu yönüyle edebiyat canlı ve
dinamik yapısıyla sosyal bir arkeolojiye benzetilebilir. Toplumsal sorunlar, çalkalanmalar, ideolojiler,
ütopyalar farklı anlatı ve söylem düzeylerinde bu metinlerde yeniden kurgulanır, yorumlanır ve ede-
bî izlerini kaybetmeden somut anlam kümelerine kavuşur.
(…)
Bizdeki edebiyat ile ilgili tartışmalara gelince, ana eksen daha çok Batılılaşma, modernleşme, kültür,
kimlik, gelenek ve dil meselelerinde yoğunluk kazanmıştır. Bu tartışmalar verimli olmakla birlikte
çoğu zaman siyasal perspektifin (daha çok dört başı mamur ideolojik bakışların) kıskacı altındadır.
Siyasal bir projenin ürünü gibi düşünüyoruz edebiyatı. Yazar ne ölçüde çağdaş, ya da geleneklerimize
sadık kalmış mı? Siyasetteki yönelimlere paralel biçimde bazı dönemlerde kimi yazarlar ilgi görmüş
kimileri unutulmuştur.
(…)
Ve ne zaman, beylik takıntılarımızı bir yana bırakıp dilimizin estetik ve kültürel formları üzerin-
de konuşup farklı dönemlerindeki edebî izleri tadabilme lüksünü yakalayacağız? Bu soruları dile
getirmek bile düşündürücü, bir anlamda edebiyatımızın geleceği açısından umut kırıcıdır. Umut
kırıcı başka bir öge, bugünkü edebiyatımızda da patronaj kültürünün devamıdır. Reklam kampan-
yaları, rekor satışlar, imza günleri, yağmur gibi ödüller, karşılıklı iltifatlar, oligarşik çevre ve gruplar
bizce edebiyat dünyasını diriltmekten çok bitkisel yaşama terk etmektedir. Övgüyle takdim edilen
best-seller’ler neredeyse on-on beş yıllık bir sözcük hafızasıyla kaleme alınmıştır. Mekânlar bellidir.
Karakterler sipariş edilmişçesine hazır, göreve çağrılmayı beklemektedir. Kurgular, imgeler, sorunlar
birbirinin tekrarı, bıktırıcı bir biçimde uzayıp gitmektedir.
13