Page 19 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 19
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 6
1.ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.3: Metin ile metnin konusu, amacı ve hedef kitlesi arasında ilişki kurar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Tanzimat Aydınının Çelişkisi 20 dk.
Amacı Metnin yazılış amacı ve konusu arasındaki ilişkiyi kurabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Divan Şiirindeki Çözülme
Batı’yı yüzeyden de olsa yavaş yavaş tanımaya başlayan XIX. yüzyıl aydını “diyar-ı küfr” ile “mülk-i
İslâm” arasındaki büyük farkları görerek sürekli bir mukayese psikozunu yaşıyor, bu yüzden mese-
lelere bir an önce çözüm bulabilmek için sebeplerden ziyade sonuçlara bakarak birtakım genelleme-
lerle bütün bir geçmişi mahkûm ediyordu. Bu aceleciliğin yarattığı çelişkiler, Tanzimat aydınının en
belirgin özelliğidir. Meselâ Namık Kemal’in yakın dostu Ziya Paşa, Londra’da Hürriyet gazetesinde
yayınladığı ünlü Şiir ve İnşa makalesinde divan şiirini Türk şiiri saymadığını, asıl şiirimizin taşralar-
da “deyiş”, “üçleme”, “kayabaşı” vb. diye adlandırılan nazımlar olduğunu söyler. Fakat Şiir ve İnşa’dan
sonra yazdığı Hârâbat Mukaddimesi’nde bu görüşlerin tam tersini savunacak, hatta halk şiirini eşek
anırmasına benzetmekten bile çekinmeyecektir.
(…)
Tanzimat aydınlarının yönetimle ilişkileri de benzer çelişkilerle doludur. Ayrıca Şinasi-Namık Ke-
mal-Ziya Paşa neslinin sosyal meselelere duydukları ilgi, halka yönelme ve dildeki sadeleşme gibi
olumlu arayışları bir sonraki nesilde âdeta unutulur ve sonuçta Servet-i Fünun edebiyatını doğuran
elitist bir tavır ortaya çıkar.
Namık Kemal’in edebiyatı hemen bütünüyle sosyal fayda açısından ele aldığı, eski edebiyatı ise toplu-
mun yeni ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bulduğu için eleştirdiğini söyleyebiliriz. Ona göre, bütün
meselelerde olduğu gibi, edebiyatta da ıslahata ihtiyaç vardır. Özellikle çözülme devri edebiyatının
-bütün divan edebiyatına teşmil ettiği- söz canbazlığından rahatsız olduğu için, mânânın sanat uğru-
na feda edilmemesi, şekille muhteva arasında tam bir uyuşma bulunması gerektiğini düşünür.
Bu görüşlerini kabul ettirebilmek için, işi divan şiirini karikatürize etmeye kadar vardıran Namık
Kemal, Türk edebiyatının en büyük talihsizliğinin bir zamanlar İran edebiyatını taklit etmesi ka-
naatindedir. Edebiyatımıza İran edebiyatından geçen hayal sistemi “tabiat-ı eşya”ya uygun değildir.
Acem taklitçiliğiyle değil seviyeli eserler yazmak, edebî dilimizi bile kuramamışızdır. Taklidin de
önemli bir merhale olduğunu, fakat neyin nasıl taklit edileceğini iyi bilmek gerektiğini ifade eden
Namık Kemal, Avrupalıların da eski medeniyetlerin eserlerini kendilerine örnek aldıklarını, fakat
akla ve tabiata aykırı hususları bir tarafa bıraktıklarını söyler. O halde “biz daima Avrupa lisanlarının
edebiyatça gerek intihab ettikleri kavaid-i külliyeye gerek ihtiyar eyledikleri tarz-ı taklide tabi olmak
mecburiyetindeyiz.”
Namık Kemal, bu düşünceleriyle bir süre sonra, Ahmet Mithat Efendi tarafından gündeme getiri-
lecek olan “klasikleri tercüme” meselesinin ilk işaretini vermiş oluyordu. Esasen bu mesele, Batı’ya
kapılarımızı ardına kadar açan Tanzimat’ın er-geç gündeme gelmesi gereken meselelerinden biriy-
di. Artık Batı medeniyetine açıldığımıza göre, bu medeniyeti köklerine inerek derinliğine tanımak
gerekirdi.
Beşir Ayvazoğlu, Geleneğin Direnişi
Kelime Dağarcığı
diyar-ı küfr: İslam ülkeleri dışındaki ülkeler. mülk-i İslam: İslam ülkeleri. intihab: Seçmek. kavaid-i külliye: Tüm fertleri
içine alan genel kurallar. ihtiyar: Seçmek. elitist: Seçkinci. ıslahat: Düzeltme.
17