Page 153 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 153

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10             71

             2.ÜNİTE > Hikâye    Kazanım A.2.11: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                       Değerlerin İzinde                                   25 dk.
             Amacı      Metinde yer alan millî ve evrensel değerleri bugünün penceresinden değerlendirebilmek.            Bireysel

              Yönerge  Metni okuyunuz. Soruları metne göre cevaplandırınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                        Abdullah Beyle Cihan Hanım Hikayesi

              (…)
              Efendim, rivayet edilir ki, hikâyede vakit çabuk gelir, dokuz ay dokuz gün dokuz dakika sonra, Ziyet
              Han’ın hanımı nur topu gibi bir oğlan çocuğu doğurdu. Bütün şehir toplandı, sevindiler. Şehirde
              fakirlere paralar, yiyecekler dağıtıldı, kurbanlar kesildi. Çocuğun ismini Abdullah koydular.
              Aradan bir müddet geçti. Rivayet edilir ki Ziyet Han’ın bir lalası vardı. Lala, Ziyet Han’ın yardımcı-
              sıydı, çok sevdiği bir kişi ve aynı zamanda Ziyet Han’ın yardımcısı olduğu için, Ziyet Han, çocuğunun
              bakımını da lalaya tembih etti ve ona verdi. Abdullah yedi yaşına gelince, Ziyet Han, lalaya dedi ki:
              — Lala, bu çocuk sana emanet. Sen bu çocuğu yetiştir, eğitimiyle, yetişmesiyle ilgilen. İyi bir evlat
              olmasında bütün mesuliyet sana aittir. Onu sana veriyorum, onu sana, seni de Allah’a emanet ediyo-
              rum; onu götür, nasıl yetiştireceksen öyle yetiştir.

              Lala onu alıp götürdü, devrin en iyi medresesine yerleştirdi. Kendisi de ona göre hocalarını ayarladı.
              Ona belirli saatler dışında dışarı çıkmak yasaklandı. Yatması, yiyeceği, giyeceği hep içeriden temin
              edildi. Bir müddet hiç güneş yüzü görmedi; sadece sarayın bir köşesinde eğitimini alıyor, bir de spor
              yapıyordu. O zaman avcılık çok meşhurdu, sarayın bahçesinde avcılık yapıyor, yay ve ok kullanı-
              yordu. Bir silahşor olarak, neredeyse bir ordu komutanı kadar iyi eğitim aldı. O zamanın en iyi hoca-
              ları ona eğitim verdiler. Abdullah on yedi on sekiz yaşlarına kadar böyle bir eğitimden geçmiş oldu.
              Ama dışarıyla ilgisi yoktu.
              (...)
              Abdullah dışarı çıktı, güneşe baktı, dünyaya baktı.
              (…)
              Cemal Bey’in bir kızı vardı, Cihan isminde. On yedi on sekiz yaşlarındaydı, ama çok güzeldi.

              Cihan Hanım, bir gün kızları toplamış;
              – Biraz yükseğe çıkalım, dağın en iyi yerleri yüksekleridir. Orada bu çimenlerin, güllerin en güzel
              açtığı yerler vardır.

              (…)
              Abdullah da o ara yan tarafta, sarp bir kayalığın yanında, kafasına ceketini dolamış, hava sıcak oldu-
              ğundan, dayanamamış, orada uyuyakalmış.
              (…)

              Biraz yukarı çıktılar. Baktılar ki orada bir delikanlı uyuyor, yan tarafta da bir tuzak. Hakikatten tuzak,
              kuş tuzağa düşmüş. Kızlar hemen geldiler, baktılar ki orada bir delikanlı, başına sarmış ceketi bir
              delikanlı, yatıyor.
              (…)
              Açtılar yüzünü, baktılar ki ne kadar da güzel bir delikanlı bu. Onu görür görmez cariye Gülşah’la
              Cihan Hanım’ın ikisi birden Abdullah’a vuruldular.
              (…)
              Bakalım, o yerde ilk önce Gülşah ne söyler, vekâleten biz söyleyelim, var olsun toplanan cemaatimiz:



                                                                                                   151
   148   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158