Page 165 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 165
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 77
2.ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.13: Metni yorumlar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Yorum ve Okuyucu 25 dk.
Amacı Metnin içeriği ile ilgili tespitlerini belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Bu Büyük Adam Kimdir?
O zaman alışkanlık edinmiştim. Babamın yüz kişiye ikametgâh olan konağında düzenlenmiş ders-
lerimizi bitirdikten sonra akşamüzeri çoğu kere Taşkasap’tan Beyazıt’a kadar yayan gidip gelirdim.
Bu şaşmaz olan akşam gidiş ve dönüşünde, daima bir adama tesadüf ederdim ki umursamazlıktan
uzamış saçları geniş alnının üzerine dökülerek, derin düşünceler içinde dalgın dalgın attığı adımla-
rıyla ikide birde sendeler ve düşmemek için hemen kendini toplardı. Bir kere kendi kendime, “Bu
Büyük Adam Kimdir?” diye sordum. Bu zannım, bu sorum sebepsiz değildi. Çünkü bu adamın her
hâl ve tavrını o günlerde Fransızca hocamızdan okuduğum “Büyük Adamların Hayatı” adlı kitabın
tariflerine ve nitelendirmelerine tamamıyla uygun buluyordum. Çoğu zaman Laleli yokuşundan, akıl
yürütmeme göre ya bir teknik icat, ya bir edebî güzellik, kısacası bir yüce maksada yönelik ve çevrili
olan gözlerini göğe dikerek o geniş kültürlü alnını semadan aldığı bir ışıkla aydınlanmış göründüğü
hâlde Aksaray’a doğru inerdi. Kıyafet ilminin önemi inkâr olunamaz. Bir büyük bilginin eşyanın ger-
çeklerine bakışıyla bir şairin kâinata bakışı bir midir? İlkinin gerçekleri araştırmaya dikilen bakışında
bir küçük kırılma, bir büyük sessizlik göründüğü gibi, ikincisinin bir eşsiz cennet hayaline yönelik
kararsız gözlerinde bir hüzün, bir ıstırap bulunmakta ve görünmekte değil midir? İkisi de ihtiyar
olmuş bir şairle bir bilgine kıyafet ilminin gözüyle bakalım. Bilginin ak başı, hiçbir hararete karşı
erimez karlarla kaplı bir dağ başı gibi hissiz, soğuk, büyük görünmez mi? Şairinki ise sisler, dumanlar
içinde kalmış dağların doruklarını andırmaz mı?.. İşte çocukluğumda böyle düşünüyordum!..
Bu büyük adamın gözleri olgunluğun çekiciliğiyle o kadar gökyüzünün en yüksek tabakalarına
bakardı ki bir kere etrafındaki Koska’nın sütçü, tütüncü dükkanlarına, bir kere önündeki Aksaray’ın
sokaklarına baktığını, başını döndürüp bir kimseye bir kere selam verdiğini görmedim.
Victor Hugo mu? Jean Jasques Rousseau mu? Mesele burada.
Yavaş yavaş Jean Jasques Rousseau olduğuna hükmetmeye başladım. Zira hiçbir adama selam verdi-
ğini, hiçbir adamla konuştuğunu görmediğim insanlardan bu kaçan âlim, çoğu zaman tramvay yolu-
nun üstünden geçen çıngıraklı kömürcü develerinin arkasından akıllı bir tavırla başını göstermiş
olurdu.
(…) Eğer hafızam beni aldatmıyorsa yirmi gün sonra ta uzaktan, bir tütüncü dükkânında tütüncü-
nün kendisine okumakta olduğu bir kağıdı büyük bir özen ve dikkatle dinlediğini görerek o tarafa
doğru gidince büyük adam da dükkândan çıkıyordu. Tütüncüye “Bu büyük adama okuduğun kağıt
neydi?” diye sordum. Tütüncünün verdiği şu cevap, aradan seneler geçtiği hâlde hâlâ hatırımdan
çıkmaz.
“O büyük adam değil, orta boylu. Memleketinden aldığı mektupları her zaman bana okutur. Onun
okuması yazması yoktur.”
Samipaşazâde Sezai, Küçük Şeyler
Kelime Dağarcığı:
kıyafet ilmi: İnsanın yüzünden ve vücut yapısından ahlâk ve karakterini anlama marifeti.
163