Page 167 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 167

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10             78

             2.ÜNİTE > Hikâye    Kazanım A.2.13: Metni yorumlar.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi

             Etkinlik İsmi                     Gizli Mabetteki Hazine                                25 dk.
             Amacı      Metindeki açık ve örtük iletileri; metinle ilgili tespitlerini, eleştirilerini, güncellemelerini ve beğenisini             Bireysel
                        metne dayanarak, gerekçelendirerek ilgili kazanımlar çerçevesinde ifade eder.

              Yönerge  Metni okuyunuz. Soruları metne göre cevaplandırınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
                                                    Gizli Mabed
              (…)
              Geçen gün Tokatlıyan’da Sermet bana genç bir Frenk takdim etti. Sorbon’dan arkadaşmış! Kumral,
              çini mavi gözlü, güzel, narin, nazik bir çocuk! Aşırı bir Şark meftunu! İlk lafı bu oldu:
              – Azizim, siz kendinizi bilmiyorsunuz. Avrupa’yı bir şey zannederek kendi güzelliklerinizi görmüyor,
              kendi esrarlarınızı yaşamıyorsunuz.
              Birdenbire haklı mı, haksız mı olduğunu kestiremediğim bu azarlamaya gülümsedim:
              – Yaşamadığımızı, göremediğimizi ne biliyorsunuz?
              – Bunu gözümle gördüm, diye coştu. Üç senedir Sermet’in evindeyim. Her şey alafranga: Yemek
              salonu, yatak odası, karısının, kardeşlerinin giyinişleri, hareketleri, hatta düşünceleri, anlayışları bile
              hep Avrupavâri!
              (…)
              – Öyleyse sizi hiç Avrupalılaşmamış ihtiyar bir dulun evine götüreyim, dedim.
              Teşekkür etti. Sevindi:
              – Ne vakit?..
              – Bugün, hatta isterseniz şimdi…
              – Bu mümkün mü?
              – Mümkün, yalnız  başına bir fes alacağız, dedim.
              (…)
              – Buradan aşağı hep Türk Mahallesi mi? dedi.
              – Evet, hep Türk Mahallesi.
              – O hâlde rica ederim, yayan gidelim.
              – Pekâlâ… dedim.
              (…)
               Kapıyı çaldım, ihtiyar Arap açtı:
              – Sütannem yok mu? diye sordum.
              – Komşuda… Buyurun…
              – Haydi Karanfil Dadı, git, koş, benim geldiğimi söyle. Yanımda da bir misafirim var. Bu gece sizde
              kalacağız dedim.
              İçeri girdik. Temiz, fakat karanlık taşlıktan geçerek koca bir merdivenden çıktık. Misafir odasına genç
              Frenk bayıldı. Yerde güzel bir Acem halısı yayılıydı. Duvarlar merhum hattat sütbabamın yadigâr
              bıraktığı levhalarla süslenmişti.
              Yastıklarına fes rengi perdelerin düştüğü sedirler kırmızı battaniyelerle örtülüydü. Karşı karşıya otur-
              duk. Kafeslere hayran oldu.
              – Âdeta kendimi bir rüyanın içinde sanıyorum! dedi.
              Sütannem gelince benim gibi elini öptü. Ara sıra başındaki fesi unutuyor, elinde olmadan selam verir-
              ken saygı ile eğilme gibi hareketler yapıyordu.
               (…)
               Sofraya oturunca Frenk, bütün bütün sanat heyecanının içinde kendinden geçti. Yalnız yabancı misa-



                                                                                                   165
   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171   172