Page 169 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 169
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 79
2.ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.13: Metni yorumlar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Ben Olsaydım 25 dk.
Amacı Metni yorumlayabilmek, metindeki açık ve örtük iletileri anlayabilmek, metinle ilgili tespitleri, eleştirileri, Bireysel
beğenileri metne dayanarak ifade edebilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Güvercin Avı
İhtiyar çiftlik sahibinin hayatta en çok sevdiği şeylerden birisi ve belki birincisi de güvercinleriydi.
Genç yaşından beri ne tarlası, ne ağılı, ne ahırı, ne kümesleri onu çiftlik binasının iç avlusundaki
güvercinleri kadar işgal etmemiştir. Bunun için değil midir ki, onu kasabada olsun, köyde olsun, aile
adının bütün şöhretine rağmen “Kuşbaz Hüseyin Bey” demeden kimse tanımaz.
(...)
Her birini ayrı ayrı isimleriyle çağırıyordu. Yabancı bir göz için hepsi bir renkte, bir boyda ve bir
şekilde görülen bu yaratıkları birbirinden ayıran bir çok gizli işaretler yalnız ona görünürdü.
(…)
1919 senesinin, Nisan aylarında bir öğle sonu bütün civar köylerde olduğu gibi, onun çiftliğine de bir
bölük düşman askeri girdiği gün, o, işte bu durumda avlunun ortasında idi. Birden etrafında adamla-
rın koşuşmağa başladığını hissetti; döndü baktı ki, iki kanadı açık büyük avlu kapısından içeriye, bir
hana inen yorgun ve sakin bir yolcu kafilesi tavriyle bazısı atlı, bazısı yayan bir sürü düşman askeri
giriyor! Kuşbaz Hüseyin Bey’in ömründe ilk defa olaraktır ki kuşları havada iken başı yere indi; benzi
sapsarı, gelenlere doğru yürüdü; henüz bir çiftlik beyi âmirliği ile:
— Ne var? Ne istiyorsunuz? diye sordu. Bunun üzerine gelenlerden biri gülerek, lâubali bir tavırla ona
yaklaştı:
(…)
— Bir kaç akşam burada kalacağız; dedi. Subaylar köy evlerinde rahat edemezler, biraz ikram lâzım…
Hüseyin Bey şaşkın bir halde:
— Peki, buyursunlar; dedi.
İşte, bunun üzerinedir ki, düşmanlar ihtiyarın yanına geldiler, gülüşerek, konuşarak etrafını aldılar ve
havada uçuşan güvercinlere nişan almak istediler. Hüseyin Bey, eteği tutuşmuş bir adam telâşiyle ilk
kurşunu atanın kolundan çekti:
— Ne yapıyorsun? Sakın ha! Diye bağırdı. Lâkin, o bununla meşgul olduğu bir sırada bir diğeri sila-
hını havaya kaldırdı; kulağı dibinde bir ikinci kurşun daha vızladı; havadaki kuşlardan bir tanesi döne
döne, yavaş yavaş aşağı düşmeğe başladı ve uçan kafilede büyük bir perişanlık alâmeti belirdi. Hüse-
yin Bey’in elinden kargısı düştü, bütün vücudu titriyordu. Yüzünün rengi ile sakalının rengi birbirin-
den ayırt edilemiyordu.
(…)
Hüseyin Bey bir şey söyliyecek oldu, söyleyemedi; yutkundu, kaldı. Şimdi gözyaşları dinmiş ve bakı-
şına korkunç bir mânasızlık gelmişti.
(…)
Kuşbaz Hüseyin Bey, gene yerinden kımıldamadı, gene başını çevirmedi; o zaman subaylarla beraber
eski çiftlik uşağı güvercin kümesinin başucunda çömelen adama yaklaştılar; biri omzundan sarstı,
diğeri sakalından çekti. Bir kaçı karşısına çömeldi. Fakat, çömelmeleri ile kalkmaları bir oldu.
(…)
Filvaki, ihtiyarın simasına acayip bir heybet çökmüştü. Gözlerinde madeni bir parıltı vardı ve bakışı
bir süngünün ucu gibi sabit, dik, sert ve keskindi.
(…)
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Güvercin Avı
Kelime Dağarcığı:
alâmet: Belirti, işaret. filvaki: Gerçekten.
167