Page 355 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 355
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 172
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.1: Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Kelime ve Güzellik 25 dk.
Amacı Metindeki kelimelerin anlamının kullanıldığı bağlama, metnin içeriğine göre değişebileceğini ve metinde Bireysel
kullanılan her kelimenin önemli olması gerektiğini kavrayabilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Refet
(…)
Refet coşmuştu. Artık karşısındakinin annesi olduğunu da düşünmüyor, sanki kendi kendine söylü-
yordu. O uçuk beniz pespembe olmuş, gözleri parıl parıl parlıyordu.
(…)
Annesiyle bu hasbihali ederken Refet’e öyle bir heybet ve ağırbaşlılık gelmiş, servete olan küskünlüğü-
nü naklederken ve gerçek güzellik saydığı ilim ve erdemden bahsederken öyle buyurgan ve hükmedici
bir tavır almıştı ki Binnaz kendisinde ağzını açmaya kudret bulamadı. Kızının bu haline hayran kaldı.
Refet bir süre sustu. Gözleri dalmıştı ancak nereye baktığını anlamak zordu. Uzun kirpikli göz kapak-
ları biraz aşağıya doğru inmiş, sanki aşağı sıradaki kirpiklerle karışmak istiyordu. Yarı açık gözlerin
mahmurluğu, sarı benzine pembelik olarak gelen rengin, pembe dudaklara kırmızı olarak gelmesi
Refet’i büsbütün başka bir hale getirmişti. Refet düşünüyordu, düşündükçe yüzündeki bu güzellik ar-
tıyordu. Refet’in o halde düşündüğü şeylerin pek güzel, pek yüce şeyler olduğu bundan anlaşılıyordu.
Sanki Refet’in zihninden geçen yüce düşüncelerin aydınlığı gözlerinden parıltı saçıyor, kalbindeki yiğit
ve erdemli hisler onun yüzüne yansıyordu. O halde, o anda Refet güzel olmuştu. Şaşırılmasın tecrübe
edilsin. Nice güzel olmayanlar vardır ki birtakım güzel duygularla hislendikleri, yüce düşünceler dü-
şündükleri zaman hoş ve güzel olurlar. Tavırlarına o anda düşündükleri ve hissettikleri şeylerin bü-
yüklüğünün şanı ve heybeti yansır. Bunu biz birkaç defa gördük de öyle söylüyoruz. Bir sanatkârı güzel
görmek isterseniz onu sanatı başında görünüz! Bir ressamın en güzel resmine sahip olmak isterseniz
şövalesi önünde, fırçası elinde olduğu ve işine daldığı anda bir fotoğrafını çekiniz. Hiç de dikkati çek-
meyen bir piyanist, piyanosunun başına geçtiği ve artık zihni parmaklarının meydana getirdiği havayla
uğraştığı, gözleri belirlemesi güç bir noktaya dalgın baktığı zaman öyle bir letafet ve öyle bir güzellik
alır ki o kadın sanki başka biriymiş gibi gelir. Sanki müzik perisi orada güzelliği keşfe çıkmış zanne-
dilir. Ancak bunun için cidden piyanist, artist olmalı! Sanata âşık bir sanatkâr olmalı! O sanatkârları o
anda güzel yapan nedir? Ressamın fırçasının hareketi, piyanistin parmaklarının oynaması mı?.. Fakat
niçin sıradan bir nakkaş ve sıradan bir piyano çalan o vaziyeti ve o tatlılığı alamıyor. Ve Refet de her
düşünüşünde o tavır ve durumu bulamıyordu. O anda sanki erdem, onun düşünce ve hislerini takdir
ederek ona bir tatlılık ve büyüklük giydirmiş, yüzünü güzellik örtüsüyle süslemişti. O anda mane-
vi güzellik, maddi güzelliğe üstünlüğünü göstermiş, kendi varlığı onun eksikliğini bildiremeyeceğini
anlatmıştı. Bir çirkini güzel gösteren kötü duygulanmalardan bahsedildiği şu sırada, bir güzeli çirkin
gösteren kötü duygulanmaları hatırlamamak bu fikirdeki denge için bir eksiklik olarak düşünülebilir.
Psikolojiyi derinlemesine inceleyen araştırmacılar görüş birliğiyle karar vermişlerdir: Gerek yalnız ni-
yette kalsın, gerek somut belirtileri eyleme dökülsün, her durumda kötü duygulanmalar doğal halinde
gereği gibi güzel görünenleri pek çirkin gösterir.
(…)
Fatma Aliye, Refet
353