Page 369 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 369

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          179

             5.ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.3: Metnin tema ve konusunu belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                   Konuyu ve Temayı Belirleyelim                       25 dk.
             Amacı      Verilen metnin konusunu ve temasını belirleyebilmek.                     Bireysel


              Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                      Çalıkuşu
             (…)
             Rüzgâr, uzak tepelerde ıslık çalıyor, ağaçlar, görünmez bir yağmur sağnağı altında gibi hışırdıyor, göz
             alabildiğine uzanıp giden yolun üstünde toz kasırgaları koşuyordu. Kâmran’ın yüzüne, gözlerine tozlar
             doluyor, her birkaç adımda bir durarak rüzgâra arkasını vermek mecburiyetinde kalıyordu. Çıplak bir
             tepeciğin kenarında kocaman bir kaya kovuğu gördü. Yanında bitmiş cılız bir ağaç, mütemadiyen çır-
             pınıyor, sıska kollarını sallıyordu. Kâmran, yolunu çevirerek oraya gitti. Kayanın bir köşesini rüzgâra
             karşı siper ederek oturdu. Bu kadar gürültüye, bu kadar çırpınmaya rağmen etraf bomboş görünüyor-
             du… Bomboş, dümdüz, tıpkı bir çöl gibi. Tabiatı, hiçbir gün bu kadar ruhsuz, onun güzel şeylerini bu
             kadar lüzumsuz, hayatı bu kadar ümitsiz görmemişti!

             Tâ uzaktan yolun, suların içinden geçiyor gibi görünen denize yakın bir noktasında renkli bir kadın
             hayali farketti. Hiç sebepsiz yokuştan indi, ona doğru yürümeğe başladı. Biraz sonra, Nermin’in gül-
             kurusu çarşafını tanıdı. Genç kız, rüzgâra karşı başını eğiyor, bir eliyle eteklerini zapta çalışıyor, öte-
             kiyle çarşafının hırçın kuş kanadları gibi çırpınan, havalanan pelerinini tutuyordu. Yüzünü gördüğü
             vakit birdenbire Kâmran’ın kalbi çarptı. Nermin’in gülkurusu renkli çarşafı içinde Feride vardı. Tam
             birbirlerine yaklaşacakları vakit rüzgâr, Feride’nin şemsiyesini aldı. Çalıkuşu feryat ederek onu tutmak
             istedi. Fakat, birdenbire etekleri dağıldı; pelerini uçtu, saçları açıldı. Kâmran, tam dakikasında yetiş-
             mişti. Şemsiyesini bir çalı kenarında yakaladı. Pardesüsünü rüzgâra siper ederek Feride’nin çarşafını
             düzeltmesine yardım etti. Çalıkuşu:
             – Ne kadar zamanında yetiştin, Kâmran, rüzgâr beni sahici çalıkuşları gibi uçuracaktı, dedi. Daha bir
             şeyler söylemek istiyordu. Fakat rüzgâr, başını eğmeğe, gözlerini, dudaklarını kapamağa mecbur edi-
             yordu. Kâmran, ona pardesüsünü siper etmeğe çalışarak yürümeye başladılar.
             (…)
             – Feride dedi, bizim bütün sergüzeştlerimiz burada başlıyor. Beni dinle, öyle görüyorum ki, bu gözler
             artık beni anlayabilecek kadar ıstırap çekmiş ve düşünmüş. Seni sevmeye başladığım vakit gülmeden,
             eğlenmeden başka bir şey düşünmeyen hafif yaramaz bir kız çocuğu ışık gibi, ses gibi elde durmasına
             imkân olmayan bir Çalıkuşu’ydun.
             (…)
             Kâmran, bir dakika sustu. Sonra beyaz nazik şakaklarında ince ter damlalarıyla başını eğerek daha
             yavaş bir sesle devam etti:
             – Derdim bu kadarla da kalmıyordu, Feride. Seni kendi kendimden, hayatımın muhtelif saadetlerini
             birbirinden kıskanıyordum. Dünyada zamanla yıpranmayan, kuvvetini kaybetmeyen hiçbir his yok.
             "Ya bir zaman sonra, Feride'yi bu kadar sevemezsem, ya bu leziz, nadide tahassürü kaybedersem!"
             diyordum. O vakit, yan yana bitmesinden korkulan ışıkları nasıl söndürürlerse ben de öyle yapıyor,
             hayalini gözlerimden uzaklaştırmaya çalışıyordum.
             (…)
             Feride, uyumağa hazırlanan bir çocuk gibi, kirpiklerinde yaş damlaları titreyen gözlerini kapıyordu.
             (…)
                                                                           Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu
             Kelime Dağarcığı:
             muhtelif: Çeşit çeşit, çeşitli. tahassür: Özlem.


                                                                                                   367
   364   365   366   367   368   369   370   371   372   373   374