Page 411 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 411
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 200
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.11: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Manevi Değerler 25 dk.
Amacı Metinde manevi değerleri belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
İntibah
(…)
Ali Bey, zengin çocuklarından yirmi bir yirmi iki yaşında bir delikanlıydı. Anasının, babasının bir
tanesi olduğundan ve özellikle babası çocuk kıymetini gerçekten bildiğinden, İstanbul’da bulunduğu
halde, eğitimine eğitim açısından en yüksek dereceye erişmiş olan yerlerdeki soylular kadar, özen gös-
terildi.
Çocuk on yaşına geldiğinde dil bilir edebiyatçılar arasında yeni yetişenlerin en yeteneklilerinden biri
olarak kabul edilirdi. Hele babasının bizim taraflarda benzeri çok az görülen yumuşaklık ve şefkati, ya-
radılışında olan saflık ve nezakete o kadar kuvvet vermişti ki; terbiyesine, davranışlarına bakanlar ken-
dini âdeta bir melek zannederlerdi. Fakat zavallı babası bütün hayatı boyunca ciğerparesi için daima
büyük bir endişe içindeydi. Çünkü çocuk sarı benizli, fazlasıyla asabi, bununla beraber kanı da oynak
olduğu için gördüğü akıllıca terbiyelerin, şefkatli davranışların etkisiyle, doğanın sonuçlarından olan
hiddeti yenebilir gibi görünürse de o mizacın bir diğer sonucu olan aşırı düşkünlük ve tutkuya esir ol-
duğu hemen her zaman anlaşılıyordu. Her neyi merak ederse bütün dünyayı unuturcasına ilgisini ona
yöneltirdi. Bir şeyi arzu eder de bir engelle karşılaşırsa maksadı ne kadar küçük olursa olsun onu ele
geçirmek için bu yolda yapacağı hiçbir fedakârlıktan çekinmezdi. Hatta ufak bir emelinde ümitsizliğe
düşünce günlerce hastalanır, geceleri gizli gizli ağlardı.
Babası ise dünyada hem en büyük olgunlukların hem de en büyük eksikliklerin sebebi olan bu inatçılık
huyunu çocuğun doğasından çıkarmaya imkân görmediği için, o eğilimleri daima eğitmek ve düzelt-
mek yoluna giderek oğlunu bu hâlden kurtarmaya çalışırdı.
Ali Bey babasının sağlığında ve hele on dört, on beş yaşına girdikten sonra dünyada öğrenmekten
başka önemsenecek, arzu olunacak bir şey bulamaz olmuştu. Dünyayı unuturcasına meşgul olduğu
bir şey var ise o da dersleriydi. Bir küçük maksat için büyük fedakârlık yapması gerekiyorsa, nüshası
pek nadir olan bazı kitapları değerinin kırk elli misli fazlasına almaktaydı. Hastalanırsa herhangi bir
şey için bahse girip de bahiste yenildiği için hastalanırdı. Ağlarsa okuduğu şeylerde zor bir meseleye
rastlayıp da halledemediğinden dolayı ağlardı.
Fakat bu yenilikler dünyası kendi gibi yerinde durmadığından çocuk, yirmi yaşına girer girmez, var
olma sebebi fikirlerinin terbiyecisi olan babası ölünce, Ali Bey’in halinde birbirini takip eden çeşitli
bulutlanmalar, çeşitli belâlar görülmeye başladı.
Çocuğu yaradılışı başta olmak üzere gördüğü terbiye, vicdanındaki hislere daha kuvvet verdiğinden
ve babası hayatının başlangıcı olduğu için gözünde kendi hayatından daha değerli olmanın dışında
her zaman terbiye edeni, danışmanı ve arkadaşı, en yakın dostu olduğundan gönlünde ne kadar sevgi
ifadesi varsa hemen hepsini ona adamıştı. Böyle hiç hatırında yokken vicdanın ve kültürünün sahibi
olan değerli bir varlığı bir daha geri gelmeyecek şekilde ansızın kaybedince hayatın anlamını da onunla
beraber kaybetti. Gönül dostu olan kitaplarına bakar, aşağılık kimselerin dostluğuna düşmüş gibi sıkı-
lırdı. Fikirlerinin dinlenme yeri olan kalemine gittiğinde, zindana atılmış kadar üzgün olurdu. Onun
bu hali validesine eşinin vefatından çok endişe vermekteydi.
409